"Zaman, bilindiği gibi bazen kuş gibi uçar,
bazen de solucan gibi sürünerek geçer.
Ama insan en çok zamanın ağır mı,
yoksa çabuk mu geçtiğini
fark etmediği vakit kendisini iyi hisseder."
Rus edebiyatı denilince aklımda yer etmiş olan en önemli iki kavramdan biri "Rus köylüsü" diğeri ise "Rus Sosyetesi" olmuştur. Elbette klasikler arasına girmiş Rus yazarların aynı dönemde yaşıyor olmaları ve bu dönemin de Rusya için toprak reformunun konuşulduğu ve sosyeteye dahil olmanın anlatılacak en önemli olayları içerdiği bir toplum modelinin benimsenmiş olması ile de alakası olabilir. İşte ağırlığı bu konular üzerinde toplanmamış bir roman okumak için Turgenyev'i denemem gerekirmiş. Kitap Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlanmış, karton kapaklı 240 sayfa. Kitabın giriş kısmından itibaren bir baba-oğul hikayesi okuyacağınıza şartlanmış olarak ilerlerken, birden Bazarov ve onun kişiliğinde kendisini bulmuş olan Nihilizm ile tanışıyorsunuz. Turgenyev'in romanında Rusya için yeni olan bu düşünce akımının sıkça sorgulandığını, karakterlerin birbirleri arasındaki tartışmalarından, günlük hayatın akışı sırasında başlarına gelen olaylar ile ideolojik bütünlüklerinin karşılaştırmalı tartışmaya açıldığını gözlemleyebilirsiniz. Romanın kurgusunda ilerleyiş, Arkadiy Nikolayeviç'in hem akıl hocası, hem de arkadaşı olan Yevgeniy Bazarov'un Arkadiy'in babasının çiftliğine gelmesiyle başlar. Bazarov kaygısız, amaçsız bir nihilist portresi çizerek dikkatleri üzerine çeker. Bazarov'un bu karşıtlığı hem Rus-Ortodoks ananelerine, hem de liberalizme karşıdır ve romanda her iki muhalif görüşünü savunabileceği karakterler ile karşılaşır. Hikayenin ana fikri değişmemekle birlikte ortamlar değişir. Arkadiy ve Bazarov'un yolculukları onları önce aşkla tanışacakları ve felsefi düşüncelerinde tedirginlik yaratacak olaylar yaşamalarına sebep olur ve daha sonra ise okuyucuyu Bazarov'ların ailesinin yanına götürür. Kurgu açısından çok akıcı ve sürükleyici bir eserdir. Buradaki sürükleyiciliği tetikleyen unsur heyecandan çok, meraktır. Bazarov gibi bir karakterin sonunun ne olacağına dair merak, okuyucuyu hep bir sayfa daha ileriye götürür.
Turgenyev'in bu romanı Rus edebiyatı açısından parlak dönemin başlangıcı sayılmaktadır. Üst düzey eleştirmenlerin genel kabulü ile batı dünyasında büyük ün kazanmış bir romandır Babalar ve Oğullar. Kuşak farklılıklarını iki aile üzerinden yorumlar. Romandaki babaların temsil ettiği ve geçmişte kalan Rus ideolojilerinin, yeni gelen kuşak tarafından benimsenmiyor oluşu ve bu çatışmanın ortaya çıkardığı farklılıklar çok ilginç diyaloglarla aktarılır. Bununla birlikte Arkadiy ve Bazarov'un kendi felsefi düşünce alemlerine direnecek duygusal unsurlarla karşılaşması ve bu duygusallık karşısında düşünce alemlerinde ciddi bir gerilemeye girdikleri de romanda açıkça gözükmektedir. Turgenyev'in romanının kazandığı ün, Rus romancılarının önünü açmış ve bugün okuduğumuz pek çok klasik esere esin kaynağı olmuştur. Romanda sadece kuşak çatışmaları değil, statü çatışmaları da ön plana çıkar. Kentli, okumuş Rus asilzadeleri ile toprağa bağımlı Rus köylüsünün karşılaştırıldığı, karşılıklı olarak birbirlerini yerdikleri bölümler de mevcuttur kitapta. Bazarov'un nihilistliği de bu romandan sonra pek çok tartışmaya neden olmuştur. Edebiyat çevrelerinde ve özellikle Nihilizmin daha geniş kitlelere ulaştığı dönemlerde, Bazarov'un bir nihilist olmadığı tartışılmıştır. Turgenyev'e göre Bazarov nihilisttir, ta ki aşık olana kadar! Bazarov'un aşkını yaşarken dışa yansıttığı iç çatışmaları birer aforizma olacak cümleler meydana getirir. Turgenyev'in romanın sonuna doğru Arkadiy için betimlediği Bazarov'a anlamsız gelebilecek, mutlu ve mesut hayat aslında bir tercih niteliğindedir. Bu aslında yazarın nihilizme karşı tercih ettiği yol olarak kendini gösterir.
Turgenyev gerçekten büyük bir yazar. Rus edebiyatına karşı duyduğum ilgi ile beraber, kendisini bu kadar geç okumuş olduğum için biraz pişmanlık hissi duyuyorum. Turgenyev'de, Dostoyevski'de ki dağınıklık, Tolstoy'da ki, kalabalıklık yok. Kurgu üzerine çalışıldığı ve sade bir anlatıma kavuşturulduğu açıkça ortada. Bunu söylerken bir Dostoyevski hayranı olduğumun altını çizmeliyim. Bununla birlikte Dostoyevski'nin koşulları ile Turgenyev'in koşullarının onların romancılıklarını etkileyecek düzeyde olduğunun da farkındayım. Buna rağmen Turgenyev'in kalemi, farklılığını çok çabuk hissettiriyor. Kurgu ve ilerleyiş açısından sizleri hikayeden koparmadan kitabın sonuna getirebiliyor. Kendi adıma en sevindirici unsur; Rus edebiyatının klasikler arasına girmiş örneklerinden birinde, Rus köylüsüne bu kadar yüzeysel ve az değinilmiş bir örnekle henüz karşılaşmamış olmamdır. Turgenyev'in başyapıtında pek çok şeyi bir arada bulabilirsiniz. İlk bolşeviklerin izini sürebilir, aşk, siyaset, felsefe, sosyolojiye dair çok geniş bir bakış açısı içeren bir hikayenin içinde gezebilirsiniz. Ayrıca klasik edebiyatın epik karakterlerinden biri ile tanışmış olacağınız için de memnun kalabilirsiniz. Sonuç olarak Babalar ve Oğullar, okumaktan keyif alacağınız ve okurken sizi yormayan, bunun karşılığında hafife alınmayacak derecede yoğun ve derin bir eser.
Tekrar görüşmek dileğiyle.