Kurumsal, Bireysel, Kuramsal: Kötülük Üzerine Bir Deneme - Terry Eagleton



"Kötülük bizden kaynaklanır, bizim üstümüzdeki yabancı bir güçten değil; 
bizden kaynaklanır çünkü insan özgürlüğünün sonucudur."
Kitaptan



Bireylerin birbirleriyle sınır tanımadan etkileşime geçişi muhakkak bir devrim olsa gerek. Ancak bu devrimle birlikte bir hususu daha derinden fark etmemiz mümkün oldu. Bizler, çoğunlukla kötü şeyler yapan, kötülüğe eğilimli, kötü varlıklarız. Sınırsız, kendi içinde algoritmik, uzamsal etkileşimlerimiz, farklı coğrafya ve topluluklardan insanları tanımamız bu hakikati daha da derinden hissetmemize sebep oluyor. Fakat aynı zamanda bir yanılgıya düşürdüğünün de farkına varamıyoruz. Sanıyoruz ki, insanlık geçmişte çok adil, erdemli, çalışkan, iyi hasletlere sahip bireylerden mürekkep toplumlardan oluşuyordu da günümüzdeki hâline geliyor. Oysa tarih, edebiyat, psikoloji, sosyoloji bize bu yanılgılarımızın aksi durumda olduğunu göstermeye kararlı. Bu bağlamda Terry Eagleton'ın İletişim Yayınları tarafından yayımlanmış olan Kötülük Üzerine Bir Deneme kitabı yukarıda aktardığım hususlarda sık sık düşünenler için okuma arzusu uyandıran bir kitap. Çok vurucu bir açılışla giriyor zihinlere Eagleton. İnsanlığın yumuşak karnı, kiminin zalim, kiminin melek olduğu konusunda ısrarcı davrandığı çocukların kötülüğü kavramı üzerinden çarpıcı örneklerle kitabın ilerleyen sayfalarında kötülüğün insanlığın doğasında mı olduğu, yoksa sonra gelişen bir arıza mı olduğu noktasında yazardan bağımsız fikirler yürütebilmenize imkan veriyor. Burada Eagleton'ın genel eleştiri tarzıyla bağıtlanan bir hâl vuku buluyor. Kötülük hakkındaki fikirleri değerlendirdiği esnada hiçbir koşulda asıl fikrine dair bir çıkarım yapmanızın mümkün olmadığı bu durum sizi satır aralarını kovalamaya zorluyor. Okuma esnasında "nasıl böyle düşünüyor olabilir" dediğiniz satırın ardından gelen paragrafta aslında eleştirmek üzere olduğu fikri öncelikle fikir sahibinin bakış açısından yaklaşarak benimsetip, daha sonra parçalamayı tercih ettiğinin farkına varıyorsunuz. Kitabın birinci bölümüyle birlikte, "kötülük" olgusunu edebiyat alanından örneklerin sahasına çekerek, kaç farklı şekilde düşünülebileceğini göstermeye devam ediyor. Bu kısımda ağırlıkla William Golding'in 'Ceberrut Martin' romanına eğilmekle birlikte, Euginera, Aquinas, Leverkühn, Sartre, Milton, Mann, Kundera gibi isimlerin görüşleri, eserleri ve söyledikleri ekseninde pek çok bilgiye, görüşe, anlayışa hakim olabiliyorsunuz. Eagleton sorumlu davranarak bir görüşü diğerine kırdırmak yerine, her görüşü kendi içerisinde genişletip, belirli açılardan onaylayan, ancak bu onaylamayı takip eden yeni soruları da okurun aklına sokan bir üslupla ziyafet çektiriyor. Kitabın bu ilk bölümünde kötülüğün insanın doğasında yer alıp almadığını irdelerken teolojik ağırlık hissediliyor elbette. Özellikle kötülüğün kaynağının ne olabileceği sorusuna verilebilecek muhtemel cevapların arasında "Tanrı" olgusunun bulunması zihin yakan beyin fırtınalarına sebebiyet verebiliyor. İkinci bölümle birlikte Shakespeare'in Macbeth'teki üç cadısı üzerinden kötülüğün bir amacı olup olmadığı hususu tartışma konusu yapılıyor. Bu amaç-amaçsızlık ekseninde Freudyen görüşlerle, Schopenhauer'ın insan ve insanlıktan umudu kestiren karamsarlığının baskısı altında konu yine bir şekilde tanrıya, cehenneme ve cennete ulaşıyor. Konunun her halükarda tanrıya ulaşması, beraberinde yokluk, varlık, hiçlik kavramlarının da değişkenler arasına dahil edilmesini kaçınılmaz kılıyor. Üçüncü bölümle birlikte Eagleton'ın görüşlerinin netleşmeye başladığını görüyor ve aslında bu noktaya kadar gelen her verinin, görüşün, aykırı fikirlerin onun eleştirisinin dayanaklarını oluşturduğunu idrak ediyorsunuz. Kitabın sonlarına doğru Richard Dawkins'in 'Tanrı Yanılgısı' kitabında sunduğu bir hususa karşı getirdiği eleştiriyi, Dawkins'ten bağımsız olarak aynı görüşte olduğum için keyifle okuduğumu söyleyebilirim. Dawkins'in gelişim konusunda paradigmasını yerle bir eden örneklemelerine bir ek olarak, insanlığın sürekli geçmişte ilkel, gelişmemiş olduğu yönünde geliştirdiği kompleksin de eklenebileceği görüşündeyim.

Kötülük Üzerine Bir Deneme ağırlıkla edebi eserlerle bu eserlerdeki karakterlerin ve dolaylı yoldan yazarlarının görüşlerini ele alarak çağımızda kötülüğe yöneltilen en sık soru olan "Neden" sorusunun cevabını kısmen de olsa verebilecek bir kitap. Elbette onu diğer kitaplardan ayıran en mühim yönü okurunu doğrudan hap bir sonuca götürmek yerine, her kaliteli eserin okuruna yaptığı gibi kendi sonuçlarınızı bulabilmenizi sağlayacak ufuk açıcı yönlendirmeler yapıyor olması. Salgının bizleri sadece eve kapatmadığı, insanlık, yönetim, sosyal yapı gibi hususlarda da değişimleri yaşamaya mecbur bıraktığı şu zaman diliminde hâlen amaçsız ve fakat kudretli bir şekilde yükselmeyi başaran 'kötülük' olgusunu anlamlandırmak için bu kitabın iyi bir fırsat olacağını söyleyebilirim.

Kitaplara ve de sağlıklı kalın. Bu günleri de atlatacağız.








Yorumlar