"Ben soylu bir küheylanım,
Ama bir katırla birlikte koşuldum,
Bir yük arabasını çekmem,
Kamış ve sap taşımam gerekiyor"
Sümer Atasözü

Sanat Tarihi Açısından Bir Uygarlığın Ele Alınışı: Etrüsk Sanatı - Elif Tül Tulunay

Köken Tezine, Farklı Bir Sesin Desteği: Etrüsk-Türk Bağı - Firudin Ağasıoğlu (Celilov)
Geçmişte Etrüsklerin İtalya'da yerleşik olup olmadıkları, eğer buraya bir göç ile geldi iseler nereden gelmiş olduklarına ilişkin pek yoğun tartışmalar mevcuttur. Son dönemde yapılan gen araştırmaları neticesinde, Herodot tarihinde isabetli bir şekilde vurgulandığı üzere, dünyanın pek çok bölgesinden alınan dna örneklerinde; Batı Anadolu'daki insanlar ile Toscana bölgesindeki (Etrüsklerin hakim olduğu bölge) insanların dna örneklerinin karşılaştırılması sonucu yüksek oranda uyumun tespit edilmesi Etrüsklerin Lidya topraklarından göçen Tyrrhenler olduğuna ilişkin tezi ciddi bir kanıta kavuşturmuş durumda. Bu doğrultuda Etrüsklerin Türklerin ilk atalarından olması başka bir deyişle -antropolojik değil kültürel anlamda kullanmayı tercih ettiğim- Türk kültürü ve medeniyetinin ilk temsilcilerinden olmaları yönündeki tezler önem kazanmış durumda. Size bu kapsamda tanıtacağım ikinci kitap Bilgeoğuz Yayınları tarafından basılmış. Karton kapaklı 238 sayfa. Renkli görsellerle süslenmiş, sayfa yapısı açısından kaliteli bir baskı. Lakin en son söylemek istediğimi ilk başta söylemeliyim. Çeviri ve metnin kitaba yerleştirilmesi konusunda sanki biraz özensiz davranılmış gibi. Kitabın yazarı Azeri olduğu için, belirli yerlerde çevrilmeyen metinleri az buçuk Azeri Türkçesi bilgisi ile kotarabilirsiniz; fakat hiç çevrilmemiş Kiril alfabesi ile olduğu gibi bırakılmış olan bir-iki pasaj var. Bunun dışında resimlerin altındaki açıklama yazılarında da aynı durumla karşılaşılıyor. Oysa biraz daha özenli ve dikkat edilerek yapılmış bir baskı, muhtevası dolayısıyla çok büyük kıymet taşıyan bu esere, çok daha fazla değer katmış olurdu. Ben buradan bu hususu belirtmiş olayım, umarım yayınevi de en azından bir sonraki baskılarında bu hususa daha fazla dikkat eder. Firudin Ağasıoğlu Etrüsk meselesini incelemek için Urmu Teorisini Altay Teorisine karşı ileri süren Azeri bilim adamlarından. Ona göre Altay Dil Teorisi bazı uygarlıkların Türk kültürü ile bağını açıklamak konusunda yanlı ve yetersiz kalmakta. Eski Çağ Türk tarihini incelerken bu konuda hakkı olduğuna inanmak için yeterli delil olduğuna inanıyorum. Kısaca Urmu Teorisi nedir derseniz, bu teoriye göre Proto-Türkler'in ilk yurdu Mezopotamya, özellikle bugün İran tarafından kurutulmaya çalışılan Urmiye Gölü civarındadır. Göçlerin bu bölgeden hem Orta Asya'ya, hem Batıya doğru gerçekleşmiş olduğunu ve Orta Asya'ya göçenlerin, göç yollarını tekrar batıya çevirmesi ile günümüz eski çağ tarihinin oluşmaya başladığını savunan teori. Bu kapsamda bu kitapta da geniş bir örneğini göreceğiniz üzere, Prof. Dr. Firudin Ağasıoğlu'na göre Ön(Proto)-Türkler M.Ö. 4. binyılda Urmiye gölü çevresinde ilk yurtlarından doğuya, Orta Asya'ya uzanarak burada Afanasyevo ve Andronovo kültürlerini oluşturarak Türklerin ilk atayurdu kabul edilen -yazara göre ikinci atayurt olan- Orta Asya'ya hakim olmuşlardır. Buradan batıya göçen kollar da, Anadolu'da yer alan Ön-Türk boyları olduğu yönünde tezler geliştirilen Hatti, Hurri, Frig, Trak, Pelasg gibi uygarlıklar ve kültürleri oluşturarak bölgeye hakim olmuşlardır.
Urmu teorisi ile ilgili Etrüskler hakkında düşüncelerimi paylaşacağım son yazıda daha detaylı açıklama sunacağım. Şimdilik kitabımıza devam edersek, Firudin hocanın bu kitabı, Urmiye'den batıya göçen boyların oluşturduğu yüksek bir medeniyet olan Etrüsk medeniyetinin aslında bir Ön-Türk uygarlığı olduğu yolundaki delilleri sunmak amacı taşıyor. Önce Etrüsklere ilişkin kaynakları inceleyen yazar, daha sonra Kafkas-Troya-Etruriya arasındaki bağı açıklayarak devam ediyor. Etrüsklerle ilgili en yaygın Türk tezlerinden biri olan ve kaynak olarak Aeneas Destanı, İlyada ve Herodot tarihinde geçen ifadelerin gösterildiği tezler arasında, farklı bir tez olarak Firudin Ağasıoğlu Urmiye civarından Kafkasya'ya, bugünkü Azerbaycan'a göçen halkın, buradan Troya'ya, oradan da Etruriya'ya giden halk olabileceği yönünde deliller sunuluyor. Etrüsklerin Batı Anadolu'dan göçmesi yönündeki iki tezin gerçek olması ihtimali de dikkate sunulmuş. Kaldı ki Lidya'dan Tyyrhen komutasında göçenlerle, Troya'dan Aeneas komutasında İtalya'yı mesken edinenlerin arasında epey bir zaman farkı var. Bu bağlamda Ön-Etrüskler olarak tanımlanan Villanova kültürünün M.Ö. 1.300 civarına kadar geri gittiği düşünülürse, Etruriya'nın kuzeyine gerçekleşen ilk göçün Aeneas komutasında ki Troyalılar tarafından yapılmış olduğu düşünülebilir. Yazar daha sonra Etrüsk ve Sakalar arasındaki benzerliklerden dem vuruyor ki, bu tezler Etrüsklerin Türklüğü hakkında en detaylı delil sunulan tezlerden. Bununla ilgili de düşünce yazısı kısmında geniş bilgi sunmayı planlıyorum. İki bin yıllık bir süre boyunca ölü diller içerisinde yer aldığından, son iki yüz yıldır çözümlenmesi için harcanılan pek çok emeğe karşın Etrüsk dili tam olarak çözümlenmiş değil. Buna karşın yazar tarafından Etrüskçe ve Türkçe arasında benzer olabilecek kelimeler üzerinden bir analiz de yapılmış. Kitap boyunca demografik, etnogenez açıdan Etrüsk-Türk bağı ciddi delillerle vurgulanmış durumda. Din, sosyal yaşam, sanat açısından rastlanabilecek benzerlikler de mevcut. Bu sebeple Etrüskler hakkında araştırma yapıyorsanız muhakkak okumanız gerektiğine inandığım bir kitap.
Pelasglardan, Basklara Uzanan Yolculuk: Türklerin İlk Ataları - Adile Ayda
Başlığı okuduğunuzda hemen fikir sahibi olmamanız için kitapla ilgili giriş cümlelerine geçmeden, Baskların Türklerin atası olduğuna yönelik bir tez olmadığını belirteyim. Baskların kökeni ile ilgili beş sayfa boyunca yapılmış açıklamalar ve tezlere binaen bu başlığı seçtim. Türkiye'de Etrüskoloji denilince akla gelen ilk isimlerden birisi Adile Ayda'dır. Bunun en önemli sebeplerinden birisi de, elçi olarak görev yaptığı uzun yıllar boyunca Etrüsklerin Türk olduklarına dair tezlerini Fransızca kitaplarda bastırıp, Avrupalı Etrüskologlarla bu konuda ciddi şekilde fikri tartışma içerisinde olmasıdır. İtalyanca ve Fransızca'ya hakim olması sebebiyle, pek çok yabancı vesika ve tarihi belgeyi inceleyerek oluşturmuş olduğu tez, üzerinden kırk yıl geçmesine rağmen, günümüz şartlarında dahi ciddi bir tez ve dikkate değer bir araştırma niteliği taşıyor. Bu araştırmalarının bir ürünü olarak Türkçe basılan kitaplarından birisi olan "Türklerin İlk Ataları" yoğunlukla Etrüsk-Türk ilişkisini incelemekle birlikte, Pelasglar, Sakalar ve hatta Basklara dair önemli bilgiler içermekte. Kitap 1987 yılında Ayyıldız Matbaası tarafından basılmış. Karton kapaklı 218 sayfa. Eski ve kıymetli bir kitap. İnternet sahaflarında yaptığım kısa bir araştırma sonucu temin etmeyi başardığım, bu sebeple kütüphanemin kıymetli bir misafiri olan kitap hakkında tek başına bir yazı da yayınlayabilirdim. Lakin Türk Tarihi Maratonu kapsamında kitap tanıtma usulüm malum olduğu üzere, bir kısmına burada, bir diğer kısmına da düşünceler yazısında yer vereceğim önemli bir eser. Adile Ayda Etrüsk meselesinin daha kolay çözümlenebilmesi için, Mikenlerden önce bugünkü Yunanistan'ı işgal eden ve orada yüksek medeniyetin ilk temellerini atan; Herodot'un Pelaskoi diye betimlediği halkın kökeninin çözümlenmesi gerektiği görüşünde. Dilimize Pelasglar olarak geçen topluluğun kim olduğuna dair, hem kitabın sonunda sunduğu tebliğ, hem de kitabın girişinde yer alan ana bir metin mevcut. Kendisinin de tavsiye ettiği üzere, kitapta Pelasglarla ilgili bölüme başlamadan önce, kitabın sonlarında yer alan "Pelasglar Kimdir" başlıklı tebliği okumanız, yazarın bahsettiği şeyleri daha kolay özümsemenize sebebiyet verecektir. Ayda'ya göre, Pelasglar, Miken uygarlığı ile karışmalarına rağmen, buradan Batı Anadolu'ya, (Lidyaya) Limni adasına göçmüş olma ihtimalleri yüksek bir halk. Bu bölgelerden de, Villanova yani Ön-Etrüsklerin topraklarına göçtüklerini, dolayısıyla Etrüsklerin atasının Pelasglar olabileceğini savunuyor. Yalnız iki ayrıntı ile birlikte; kitaptaki hakim görüş doğrultusunda, yazara göre Etrüskler aslında Turlar ile Sakaların birleşmesinden doğan bir ulus. Turların kim olduğu sorusuna Troya olarak cevap veriyor ve ülkenin isimlerinden birisinin Truia olarak yazılmış olmasını buna delil gösteriyor. Bu tezi ile aslında hem Etrüsklerin atalarının Troyalı olduğunu, hem de Troyalıların atalarının Pelasglar olduğunu savunuyor. Batı Anadoludan göçenlerle, Güney Rusya ve Alpler üzerinden İtalya'ya inen Sakaların (Herodot'un tarifi kullanılıyor; Skuthailer yani İskitler) birleşerek yüksek Etrüsk medeniyetini oluşturduğunu belirtiyor.
Etimolojik ve dilbilimsel ilkeler doğrultusunda, tıpkı İskitler bahsinde Zaur Hasanov'un bahsettiği hususlara yakın bir şekilde, İskitlere ilişkin doğru okunuşun "Sku" olduğunu, Herodot'un kendisine, "o" ları hafifçe bükerek konuşan bir halk olduğu düşünülen İskitlerin kendilerini; "Ben Suku" yani Saka olarak tanıtmış olma ihtimaline dayanan varsayımları da var. Bu varsayımların bir kısmı elbetteki delilden yoksun, beyin fırtınası şeklinde gelişmiş. Adile Ayda Hasanov'un göre "Skuz" olarak okunması gereken kelimeyi "Sku" olarak okumakla nihayetinde Pelasgların da aslında "Pela-Sku (Saka)" Etrüsklerin de "Tur-Sku (Saka)" olarak birer Saka kavmi olduğunu, yani her iki topluluğunda Turani olduğunu iddia ediyor. Etrusci, Trusci kelimesinin çözümlemesi ile Pelaskoi kelimesinin çözümlenmesi düşünülürse, mantıki olarak çok geçerli tespitler olduklarını düşünüyorum. Bununla beraber, Tyrrhen okunuşuna da karşı çıkan Ayda, eski Yunancada "y" nin "u" olarak epsilon "e" nin de eskiden "a" olarak okunduğuna dair, akademik bir dilbilim kaynağında verdiği delille, doğru okunuşun "Turan" olduğunu, Latinlerin Tyrrhen Denizi dedikleri yerin, aslında Turan Denizi olduğunu iddia ediyor. Bu konulara dair sunduğu deliller, kaynaklar ve yabancı etrüskologların bazen bilinçli, bazen sehven sundukları verileri kullanmış. Sehven veri sunmaktan kasıt ise, bazı etrüskologların ve batı eski çağ tarihçilerinin kazayla Etrüsk-Türk bağına ilişkin delil olabilecek verileri sunması ve daha sonra kendi sundukları belgeleri yalanlamaları anlamında sunduğum bir ifade. Ne yazık ki, günümüz tarihçiliğinin, siyasi, ideolojik ve ırkçı bir hal almaya başladığı günlerde, tarih yazmak adına tarihin sürekli tahrif edildiği bir dönemden geçmesinin nadide bir delili oluyor bu durum. Kitapta Etrüskler ve Pelasglardan başka İskitlere de geniş yer ayrılmış durumda. Saka ismi üzerinde ve okunuşu üzerinde duruluyor. Herodot tarihinde geçen Sokolot ve Skuthai kelimelerinden bugün pek çok Türkologun vardığı bilgilere 40 yıl önce mantıkla ulaşmayı başarmış olması açısından Adile Ayda'nın eseri gerçek bir hazine. Kitapta ayrıca Basklara ilişkin ilgi çekici bir bölümde mevcut. Etrüsk ve Pelasg isminde izlediği ilerlemeyi Basklar içinde sergileyen Adile Ayda, Ba-Sku, Baska kelimeleri arasında kurulan bağı, başka eserlerden alıntı ile sunuyor ve ekliyor; "bu konunun daha ayrıntılı araştırılması lazım." Nadirkitap'da halen satışta olduğunu görebiliyorum. Lakin kıymetli ve az bulunan bir eser. Sadece Etrüsklere değil, Türklerin ataları olabilecek uygarlıklara dair de bir başvuru kitabı. Daha da önemlisi, Altay teorisini, Urmu teorisi ile bir bütün haline getirebilecek bağlantıların kurulması açısından elzem deliller içeriyor. Son olarak Adile Ayda zaman geçtikçe kitabının değerinin anlaşılacağını belirtmiş kitapta. Buna bende yürekten inanıyorum.
Etrüskler ile ilgili kitaplara dair ilk bölümü böylece bitirmiş durumdayım. Kısa bir süre içerisinde iki önemli kitap ile ikinci bölümü, ondan sonra da Etrüsk uygarlığına ilişkin düşüncelerimi paylaşacağım yazıyı da yayınlayarak, Eski çağ Türk tarihini uygarlıklar bazında bitireceğim ve size bu konudaki genel kaynakları tanıtacağım.
O zamana kadar tarihin tozlu rafları arasında gezinmeyi ihmal etmeyin ve sağlıcakla kalın.


Pelasglardan, Basklara Uzanan Yolculuk: Türklerin İlk Ataları - Adile Ayda


Etrüskler ile ilgili kitaplara dair ilk bölümü böylece bitirmiş durumdayım. Kısa bir süre içerisinde iki önemli kitap ile ikinci bölümü, ondan sonra da Etrüsk uygarlığına ilişkin düşüncelerimi paylaşacağım yazıyı da yayınlayarak, Eski çağ Türk tarihini uygarlıklar bazında bitireceğim ve size bu konudaki genel kaynakları tanıtacağım.
O zamana kadar tarihin tozlu rafları arasında gezinmeyi ihmal etmeyin ve sağlıcakla kalın.