Şiirin İçinde Birden Çok, "Bir"den Az: Yedi Güzel Adam - Cahit Zarifoğlu

"bu insanlar dev midir?
yatak görmemiş gövde midir?"




Kelimelerin insanın gönlüne akmasının pek çok farklı yolu vardır. Nesir çok daha kolay ve anlaşılır şekilde bunu yapmakla birlikte, nazımın belirli ölçü ve kalıplar içerisindeki yapısı, insanı belki daha dolambaçlı; fakat daha etkileyici bir şekilde içine çeker. Nazmın, diğer adıyla şiirlerin ise insanları yakaladıkları noktalar, usulleri, yazılışları, anlamları, derinlik ve anlaşılırlık seviyeleri doğrultusunda insan çok farklı deneyimlere açar kendini. Kimi şair, şiiriyle bir hareket oluşturup, kendisini takip edebilecek pek çok meşhur şaire bir üslup miras bırakırken, kimisi takip ettiği ekolün en seçkin örneklerini sunar. Kimi eskiden miras kalan şiir kalıpları içerisinde efsaneler yaratırken, kimi bu kalıpların içine yenilikler katarak adını ölümsüz kılar. Ancak Cahit Zarifoğlu dendiği zaman, şiir kavramını anlayıp ona bir başkalaşım katan, çok farklı bir iklimin, çok farklı anlatımına sahip bir şairden bahsediliyor demektir. Ayrıca yazdığı şiirlerden müstesna olmak üzere, "Yedi Güzel Adam" farklı bir dünyanın, farklı bir şiir anlayışının, kolay adapte olunamayan, ancak içeriğine vakıf olunduğunda insanı derinden etkileyen bir tarzın en önemli alamet-i farikalarından birisi. Beyan Yayınları tarafından yayınlanan kitap, karton kapaklı 133 sayfa. Zarifoğlu her ne kadar belirli kalıplar içerisinde anılmaktan çok daha fazlasını hak eden bir şair ve yazar olmasına karşın, ne yazık ki büyük çoğunlukla İslami kesim tarafından benimsenmiş, şiirleri ve yazıları bu cenahta daha fazla okunmuş ve sahiplenilmiş bir yazardır. Oysa onun dar kalıplar arasında anılmasından rahatsız olan Selim İleri'nin de belirttiği gibi, onun şiire yaptıkları ve okuyucuya sundukları çok ayrı bir bakış açısıyla incelenmelidir. İlk başlarda okumaya çalışırken epey zorlanabileceğiniz bir tarzda, hatta zaman zaman çok kafa karıştırıcı bulabileceğiniz, düzensiz gözüken ancak kendi mantığı içerisinde inanılmaz düzenli bir sistemle karşılaşıyorsunuz. Bu aslında tıpkı Aşık Veysel'i kara düzeni gibi bir şey. Başkaları şiirin metoduna, düzenine, dizilişine karşı bir tavır geliştiren şairleri pek sevemeseler de, ben şiirin düzeniyle, matematiğiyle oynayan şairleri pek bir seviyorum. O yüzden Orhan Veli ne kadar kıymetliyse gözümde, Cahit Zarifoğlu'da o kadar ayrı bir yere sahiptir. Şiirine yapılan en yerinde benzetmelerden birisi olarak gördüğüm, farklı bir iklime girme söylemi, gerçekten vurucu ve etkili bir tespittir. Bugüne kadar pek çok bilinen, sahiplenilen hatta artık "garip"senmeyen şiir yapısı içerisinde dahi adlandırılamayacak bir karmaşaya, karmaşadan kaynaklanan bir düzene sahip Zarifoğlu'nun şiiri. Alışılmadık bir iklimde, alışılmadık dizilimlere sahip kelimelerin, hatta bazen bir kişinin değil, birden fazla kişinin bir araya gelerek oluşturduğu bir şiir havasına sahip olan dizelerinin, insana kendini zaman zaman bir oratoryonun içinde hissettirmesi, tam bu düzene alışmışken birden bire kelimeler ile şairin baş başa kaldığı yeni bir mananın derinliğine sürüklenmesi, sanat açısından Zarifoğlu'nun ne kadar yaratıcı ve ileri görüşlü olduğunu ispatlar nitelikte.

Kaldı ki, Cemal Süreya'nın kendisi için; "şiirin yapı sorununu en iyi kavramış şair" tespiti ile birlikte değerlendirilirse, bugün neden pek çoğumuz tarafından keşfedilememiş olduğu sorusu daha büyük önem kazanır. Son dönemde aynı isimle yayınlanan bir televizyon dizisi mevcut olmasa, şiirin belirli entelektüel şahıslarca ayrıcalıklı bir çevreye hasredildiği günümüzde tanınması oldukça zor olacaktır. Oysa çok farklıdır Cahit Zarifoğlu. Hatta yedi güzel adam arasında en farklı, belki de en güzel adamdır. Şiirine dışarıdan okuduğunda, anlaşılmaz ve kapalı bulur. Yunus Emre gibi hem basit, hem anlaşılır, hem derin, hem de halk tarafından bu kadar net şiir yazamadığı için biraz hayıflanır içten içe. Kendisine en önemli titriymiş gibi yapıştırılan İslamcılık aslında ne kadar yanlış anlaşıldığını gösteren bir ifadedir. Cahit Zarifoğlu söyledikleri, işaret ettikleri ile kendi Müslümanlığını değil, olması gerektiğine inandığı Müslümanlığı taltif eder. Ancak ne şiiri sadece Müslümanlık üzerinedir, ne de İslamcı şairdir. Zira kendi dizelerinde de belirttiği gibi, "orası neresi? burası bir adam" demek yeterlidir belki de. Adam olmaktır belki de doğrusu ve de gayesi. Belki de bir şeyci olmadan önce herkesin gayesi olmalıdır "adam olmak"! Yedi Güzel Adam kitabının içinde epey uzun, destan niteliğindeki tek şiir kitaba adını veren şiir değil elbet, bunun dışında bambaşka üç şiirle daha karşılaşıyorsunuz. Şiirde kendisinden bahsedilenlerin, birden şiirin ortasından çıkıp, söylenenlere cevap verdiği birden karşılıklı konuşmaya dönüşecekmiş gibi beklerken, tekrar kontrolün şairin eline geçtiği çok farklı bir deneyimin şairidir Zarifoğlu. Bu kitapta pek olmamakla birlikte, yalnızlığı en güzel tarif eden ve en içli yaşayan şairlerdendir aynı zamanda. Özellikle fırsatım olursa, Yaşamak kitabını incelerken bu konuda çok daha fazlasını anlatmayı umut ediyorum.

Zarifoğlu, pek çok şiir okuyucusu tarafından kapalı ve anlaşılmaz tarzda yazan bir şair gibi gözükse de, Rasim Özdenören'in de belirttiği gibi kimse onun şiirini yok sayamamıştır. İşte öyle ilginç bir tutunuşu vardır edebiyata. Bazı dizeleri belki defalarca okuyabilirsiniz anlamak için. Bazı dizelerde ise daha harfin başında mahvolursunuz, kaybolursunuz, bulunur ve tekrar kaybolursunuz. Türk edebiyatında şiirin en farklı yüzü Cahit Zarifoğlu. Onun şiirinde birden çok kişi var ve çoğunlukla "Bir"den az.

Şiirle ve kitaplarla kalın.