Westeros'ta Kopan Kıyametin Adı: Kralların Çarpışması - George R.R. Martin (Buz ve Ateşin Şarkısı Serisi 2.Kitap)

"Bir sürünün üzerine atılacak kurt, onun sayısını düşünmez"
Büyük İskender



Hazır dördüncü sezon son hızıyla devam ederken, bende sezonun son bölümüne kadar bu sezonla paralel giden üçüncü kitabın tanıtımını bitirmiş olayım dedim ve şimdi serinin ikinci kitabı olan Kralların Çarpışması ile karşınızdayım. Resimlerden de görebileceğiniz gibi Epsilon Yayınlarının yayın politikası sebebiyle orijinali tek cilt olan kitap, iki cilt halinde çıkartılmış durumda. Ne yazık ki benim aklımda; okumanın kolay olması için iki cilt halinde yayınlamış olmalarından çok, ekonomik kaygılarla bu şekilde yayınlandığı hissiyatı oluşmuş durumda, ancak yapacak bir şey yok çünkü "Kış geliyor". Evet bu söylemin etrafında dönüyor Buz ve Ateşin Şarkısı serisi, ancak gelen sadece Kış değil, yakıcı bir ateş de Westeros'un karşısında Essos kıtasında yükseliyor. Ned Stark'ın hazin sonu üzerine gittikçe karışan Westeros'da taraflar kılıçlarını kınlarından çekmiş durumdalar. Bir yanda iktidar hırsı uğruna bütün kıtayı yerle bir etmeye hazırlanmış aileler, diğer tarafta Westeros'un kuzeyinden gelen Kış ve Ak Gezenlere karşı tüm insanlığın felaketine engel olmaya çalışan Duvardaki nöbetçiler, Essos'ta ise kaderini tamamlayarak, babasının tahtına yeniden kavuşmak için bütün kıtayı yerle bir etmekten çekinmeyecek, üç ejderhası ile Daenerys Targaryen. Buz ve Ateşin Şarkısı serisinin geneline dair epey bilgi verdiğime inandığım için, size bu kitapta sunulanların ve sizi her adımda Demir Taht'ın nihayetinde kimin olacağı konusunda ardı arkası kesilmeyen teoriler kurmanıza sebebiyet verecek dokuda taht için savaşanların kısa profillerini çıkaracağım. Karakterleri kendi önem sırama göre ön plana çıkarmamak için de çaba harcayacağımı söylemeliyim. Buz ve Ateşin Şarkısı serisinde karakterler diğer serilere göre oldukça önem arz ediyorlar. Buna sebep olan en önemli etken George Martin'in seriyi kaleme alırken kurguyu karakterlerin bakış açısından oluşturuyor olması. İlk yazıda da bahsettiğim üzere, karakter bakış açılarının değişmesi, kurguya zarar vermek şöyle dursun aksine çok etkili bir süreklilik yaratıyor. Elbette bir karakterden diğerine geçtiğinizde bazı noktalar eksik kalmış gibi hissettiğiniz oluyor ancak bu da seriye inanılmaz bir gizem katıyor ve bir sonraki kitaba karşı inanılmaz bir iştah uyandırıyor.

Seride her ne kadar ailelerin farklı birer hikayesi olsa da, ana kurgunun Stark hanesi etrafında döndüğünü söylersem sanırım yanlış bir değerlendirme olmaz. Stark hanesinin en önemli karakteri olan Eddard Stark'ın ilk kitaptaki hazin sonu sebebiyle, bu kitapta Demir Taht için Stark'ların en büyük oğlu olan Robb Stark'ın ön plana çıktığını görüyorsunuz. Kuzey topraklarını kendi hakimiyeti altında birleştirerek "Kuzey'in Kralı" olan ve seride Stark hanesi için sıkça vurgulanan dürüstlük, onur ve cesaret gibi kavramların üzerinde kurulmaya çalışıldığı iyi karakterlerden biri. Standart bir roman için esas oğlan olabilecek nitelikte özellikleri vurgulanmış durumda. Kuzey krallarının soyundan gelen bir hane olmaları sebebiyle yazarın da anlatımlarında simgesel olarak kahramanlaştırdığı bir hane. Stark hanesinin bir diğer güçlü karakteri Catelyn Stark. Esasında Nehirova leydisi olan Catelyn'in Kuzeyde kurtlar ile yaşaya yaşaya bir Stark olmuş olduğunu rahatlıkla tetkik edebiliyorsunuz. Hikayenin en önemli karakterlerinden birisi ise Jon Kar. İlk kitapta verdiğim bilgilerden az çok hatırlayacağınız üzere, Eddard Stark'ın gayri meşru oğlu. İlk kitapta seçtiği yol doğrultusunda Duvar'a giderek Gece Nöbetçilerine katılan Jon Kar, serinin gidişatında çok önemli roller alacak bir karakter. Bir piç olmasının getirdiği sorgulamanın yanı sıra, soyluluk ile her türlü pisliğin arasında gidip gelen, görev ile dürüstlük ve onur gibi kavramların arasında ne yapacağını kestirmeye çalışan bir karakter. Bran Stark ilk kitapta sakat kalmasına rağmen serinin en fantastik yolculuklarından birine hazırlanan bir karakter. Şahsi fikrimi sorarsanız en etkileyici yolda ilerlediğini söyleyebilirim. Westeros'un, ilk insanların ve Andalların döneminde neler olduğunu öğrenebilecek tek karakter gibi gözüküyor. Esasında bir erkek çocuk olması gereken Arya Stark'ın ise hanesinden kopuş süreci ve acılarla dolu bir yolculuğa devam edişi bu kitapta da hızlanarak devam ediyor. Sansa Stark bir çoğunuzun hem okuduğunuzda, hem de diziyi izlediğinizde saflığından bezebileceğiniz bir karakter olmakla birlikte saflığının ve meşruiyet bulma çabasının ortasında çektiği ızdıraba kayıtsız kalabilmek mümkün değil. Rickon Stark ise son kitap olan Ejderhaların Dansı itibariyle hiç kişisel bakış açısına gerek görülmemiş, diğer karakterlerin hikayelerinde çok az yan rol almış bir karakter. Ancak George Martin'in ne yapacağı hiç belli olmaz. Kalan son iki kitapta neler olacağını kestirmek zor.

Stark hanesinde yaşamakla beraber, ihanetleri ve kararları ile Kuzey'in ve Greyjoy hanesinin kaderini derinden etkileyen bir Theon Greyjoy gerçeği var ki, George Martin'in karakter oluşturmadaki ince yeteneğinin üst düzey örneklerinden birini teşkil ediyor. Özünde iyiliğin var olup olmadığı tartışmasının dışında, verdiği kararları savunmak için kendi kendine kurduğu mantık dikkat çekici. Kralların çarpışmasında arz-ı endam eden en önemli karakter, ilk kitapta kendisinden bahsedilmesine rağmen derinlemesine tanımadığımız Stannis Baratheon. Serinin gidişatından açıkça öğrendiğimiz gibi mevcut durumda tahtın yasal varisi. Gerçi Demir Taht'ta hak iddia eden kralların çoğunun meşru sebepleri var; ama Stannis'in veraset hukuku doğrultusunda ciddi bir hak talebi mevcut ve bir hukukçu olarak bu talebin epey yasal olduğunu düşünüyorum. Sert, katı kurallara sahip, meşruiyetini sağlamak için yeni bir inanca sıkı sıkıya bağlanmaktan çekinmeyen, zamanla kendisini felakete sürükleyecek demir gibi bir iradesi var. Ateş rahibesinin kontrolü altında, hakkı olan tahtı almak için her türlü çılgınlığa kalkışabilecek olması ihtimali, kendini en baştan gösteriyor. Serinin başından beri en dikkat çeken ve en sevilen Lannister karakteri dediğimde, sanırım kitabı okuyan ve diziyi seyreden herkes gözü kapalı Tyrion Lannister diyecektir. George Martin'in bu anti-kahramanı bir cüce olduğu için babası tarafından dışlanmış, Kral muhafızı kardeşi Jaime Lannister ile çok yakın, fiziki özellikleri sebebiyle savaşçı olamayacağını anladığında bu açığı ancak keskin bir zekanın kapatabileceğini fark etmiş bir karakter. Ne tam iyi, ne tam kötü; ancak hiç şüphesiz erdem sahibi bir karakter. Kralların Çarpışmasında Kralın Şehrine gelerek "Kral Eli" olan Tyrion aslında bir krallığın nasıl yönetileceği konusunda bütün Kral namzetlerine gerçek bir ders veren eylemlere imza atıyor. Onun şanssızlığı ise kral, şürekası ve tabii ki kendisinden zerre hazzetmeyen ablası Cersei Lannister. Cersei Lannister aslında Martin'in karakter yaratım gücünün ne kadar kalbur üstü olduğunu göstermesi açısından en önemli göstergelerden. Seri boyunca saf kötülük içeren birçok kararın arkasında yer almasına rağmen, eylemlerinin sebebi olarak gördüğü geçmişi konusunda okuyucunun kendisine hak vermemesi kaçınılmaz. Burada, aslında seri boyunca kötü tarafta yer alan pek çok karakterin, bulundukları konuma geliş hikayelerinin işlendiği, özünde çoğu insanın iyi olması düsturunun işlendiği bir hikayede söz konusu. Bu açıdan da, salt fantastik kurgu romanı olarak değerlendirilmesinin ötesinde edebi bir değeri hak ettiğine inanıyorum.

Elbette serinin bu kısmında ve diğer kitaplarda da hiçbir olayı bizzat kendi bakış açısından ve düşünce dünyasından hiç görmesek de, özellikle dizide kendisini canlandıran oyuncunun pek bir sempatik(!) olmasından mütevellit Joffrey Baratheon gerçeğiyle yüzleşmek lazım. Taht Oyunlarında ortalamanın biraz üzerinde bir prens olarak tanımlanabilecek bir haldeyken, birden içindeki saf kötülüğü orta yere salıveren Joffrey'nin, sadece diziyi izlerken değil, kitabı okurken de sinirlerinizi ziyadesiyle bozduğunu belirtmem lazım. Yine de kendisine karşı, okuyanlarda asıl nefret uyandıran hususun, dizide kendisini canlandıran oyuncu sayesinde yüzde yüz arttığını gözlemliyorum. Joffrey'den saf kötülük olarak bahsetmemin nedeni, elinde tuttuğu gücü saklanmaya veya zekice kurgulamaya ihtiyaç duymadan kötü eylemler doğrultusunda kullanması. Esasında zeki ve zalim bir kral olsa, Yedi Krallığın akıbeti çok daha fena olabilirdi diye düşünmeden edemiyorum. Karakterlerle ilgili elbette tanıtımları burada bitirmeyeceğim. Serinin diğer kitaplarında öne çıkan karakterlerden ve olaylardan daha fazla bahsedeceğim. Kitaba gelince, aynı zevk ve heyecanla seriye devam ettiren kitaplar. Keşke tek kitap halinde çıksaydı diye hayıflanmamın dışında da bir eksik göremiyorum. Buz ve Ateşin Şarkısı ciddi bir şekilde dünya edebiyat tarihinin en çok satanlar listesine aday olacak bir seri. Serinin ikinci kitabı da en az ilki kadar kuvvetli, sarsıcı, gizemli ve kafanızda oluşmuş soru işaretlerine yenilerini ekliyor. Martin'in bazı geleneklerinden kolay kolay vazgeçmeyeceğini anlıyor ve acaba bu sefer kim ölecek diye beklerken buluyorsunuz kendinizi. İlk kitabı tanıtırken bahsettiğim betimleme ve ortam oluşturma konularına dair her şey bu kitaplar için de geçerli konumda. Karakterlerin çoğalması ile birlikte bazen kimin kim olduğu konusunda ufak kafa karışıklıkları yaşayabilirsiniz. Bunun için endişe etmeyin çünkü beşinci kitap bittiğinde kimin kim olduğunu çok da umursamaz hale geliyorsunuz. Kralların Çarpışması ile ortaya çıkan birden çok kral ve her birinin ayrı hikayesi Yedi Krallığın geleceği ile ilgili tahmin yürütme şansı vermesinin yanı sıra Westeros'un geçmişi hakkında da bilgilenmenize sebebiyet veriyor. İlk iki kitap itibariyle kurguda hatalı olan bir durum bulamamış olmam da, benim adıma bu seriyi adım adım üst sıralara çıkartıyor. Gerçekçilik ve fantezi dengesi ise halen kusursuz ayarda. Okumanızı tavsiye ederim dememe gerek var mı bilmiyorum? Ancak son olarak şunu söyleyebilirim.

Asi, ergen veya seksi vampirler ile aşık, kovulmuş meleklerin (Danielle Trussoni hariç) sulu romantik hikayelerini fantastik kurgudan saymayanlar ve bu hikayelerden hoşlanmayanlar için "Yaşasın Buz ve Ateşin Şarkısı"







Yorumlar