Karanlıktan, Aydınlığa Zor Bir Yolculuk: Sürgün - R.A. Salvatore

"Ruh parçalanamaz ve çalınamaz. Ruh kalır, 
bazen derinlere gömülür, 
ancak asla tamamen yok edilemez"
Drizzt Do'urden



Unutulmuş Diyarlar serisinin en önemli karakterlerinden olan Drizzt Do'urden ile sizi tanıştırdığımda, kendisi Menzoberranzan'dan kaçmış ve kendi toplumuna isyan etmiş bir halde, yanında büyülü bir kara panter ile romanda adına "karanlıkaltı" denilen yeraltı dünyasının dehlizlerinde sürüklenmeye başlamış bir muhalifti. Arkasında ustası ve öğreticisi Zaknafein'i bırakarak, kendi ahlaki değerleri ile çelişen Kara Elf toplumunu terk eden Drizzt'in macerası, Kara Elf üçlemesinin ikinci kitabıyla daha karanlık, daha kanlı ve daha kovalamacalı bir hal alıyor. Kitap Laika Yayınları tarafından basılmış, karton kapaklı 275 sayfa. Kendi büyüsünü yenerek, Drizzt'in yol arkadaşı olan Guenhwyvar isimli büyülü panter ile birlikte içinde bulunduğu hem maddi, hem de manevi karanlıktan kurtulmaya çalışan kahramanımızın yolculuğunu anlatıyor kitap. Salvatore'nin Drizzt karakterini parlatmaya başladığı, bu yorgun ve muhalif kara elfle birlikte gerçekten yolculuk yapıyormuş gibi hissetmenize sebep olan anlatım gücünün kendisini gösterdiği bir kitap. İlk kitaptan hatırladığım, Menzoberranzan'da esir bir svirfneblin (gnomelarla akraba olan, taş işçilikleri cücelerden daha iyi olan, karanlıkaltında yaşayan bir tür) olan Belwar Dissengulp'un şehri olan Blingdenstone'a düşüyor kahramanımızın yolu. Belwar'ın elleri Drizzt'i ağabeyi tarafından kesildiğinden, bir eli yerinde çekiç, öbür elinin yerinde de bir savaş baltası var. Bu iki farklı elini birbirine vurarak büyü yapabilen bir arkadaş. Ayrıca ırkının kara elflerin can düşmanları olması, buna karşın Drizzt'in kendisinin canını kurtarması sebebiyle, roman boyunca kahramanımıza yardım ediyor. Svirfneblin'lerin şehri çok güzel tasavvur edilmiş. Aslına bakarsanız, ortamın betimlemesi o kadar gerçekçi ki, benim gibi zaman zaman kapalı alan korkusu yaşayan biriyseniz, roman sizi epey bir gerebiliyor. Blingdenstone şehrinin işçiliği sanki sizin gözlerinizin önündeymiş gibi anlatılıyor. Bunun dışında esas oğlan ile birlikte, ötekileştirilmenin, dışlanmanın kıyılarında gezinebiliyorsunuz. 

Geçmişinin kendisini sığınmak istediği her yerde kovalamaya başladığı bir dönemde, Drizzt yeni dostu Belwar ve büyülü kedisi ile Karanlıkaltında savaştan savaşa, mücadeleden mücadeleye koştururken peşlerine takılan bir Kancalı Dehşet ile maceraları daha da ilginç bir hal alıyor. Unutulmuş Diyarlarda Drizzt'i efsane yapan şeylerden birisi, Salvatore'nin Drizzt'in ağzından tuttuğu günlükler. Her ne kadar ilerleyen kitaplarda bu günlüklerde bahsettiği şeyleri zaman zaman çiğneyecek olsa da, kitap sayısının fazlalığı yüzünden zaten büyük bir bölümünü hatırınızda tutamıyorsunuz. Menzoberranzan'dan kendisini bulmak üzere gelen diğer Kara Elf'lerden kaçarken, "Zin-Carla" denen kadim Kara Elf büyüsü ile en büyük kabuslarından biriyle karşılaşacak olması da, bu romanda insanı içine hapseden unsurlardan. Kitabın tanıtım yazısında kısa ama öz olarak yer alan "bu bir yolculuk hikayesi" tümcesi, kitabı esas itibariyle çok iyi özetliyor. Pek tabii bu yolculuk çok rahatsız edici yerlerde gezmeyi gerektiriyor. Karanlıkaltı denilen mekanın yarattığı kapalı alan korkusunun yanı sıra, burada karşılaşılan ve gözünüzde canlandırabileceğiniz kadar net tarif edilen yaratıklarda yeterince ürkütücü. Örneğin bir örneğini aşağıda paylaştığım, kitabın ön ve arka kapağındaki resimlerde yer alan İllitid isimli, beyin emicilerin ortasında geçen bir Drizzt mücadelesi var ki, okurken ciddi anlamda gerildiğimi, hatta nasıl gerildiğimi canlı bir şekilde hala hatırlıyor oluşum size tuhaf gelebilir. Kara Elf Üçlemesi Drizzt Efsanesinin en sürükleyici kitaplarını içeriyor. Bu sebeple seride on altı kitap okumama karşın, bu ilk üç kitap ve Drizzt'in yeryüzüne çıkışı sırasında verdiği mücadeleleri hatırlamak serinin diğer kitaplarına göre daha kolay geliyor. Yeri gelmişken, uzunca bir müddet, güncel olarak okuduğum kitapların yanında, geçmişte okuduğum pek çok kitabı tanıtıyor olduğum hususunun tekrar altını çizeyim. Yani burada okumuş olduğunuz her inceleme güncel olarak okuduğum kitaplara dair değil. Pek çoğu tıpkı, Sürgün gibi önceden okuyup, haklarında bir kaç paragraf bahsedilmeyi hak ettiğini düşündüğüm kitaplar. 

Salvatore'nin Unutulmuş Diyarlar evrenine sunduğu karakterler, her iki anlamda da birer fantastik kurgu klasiği karakterler. Yani hem çok sevilen, hem de çok tekrar edilen karakterler. Örneğin, Drizzt her türlü beladan kurtulabilen, öldü dediğiniz anda dirilen, roman içerisinde bir tanesinin bile aşırı derecede tehlikeli olduğu vurgulanan yaratıkların, inlerine girerek tamamından kurtulabilen bir karakter. Yaratılışına zıt özelliklere sahip olmasının yanı sıra, türünün en seçkin özellikleri ile birlikte, başka türlerin en seçkin özelliklerini bünyesinde buluşturabilen fantastik kurgunun fantezi ögesini bile zorlayan bir karakter. Buna rağmen, maceralarını okutan unsur, hem acaba bu sefer nasıl kurtulacak merakı, hem de Salvatore'nin betimlediği savaş ve ortam sahnelerini, göz önüne gelircesine yaşatmayı başardığı üslubu. Bunun yanı sıra, özellikle sonraki romanlarda farklı stepne karakterlere dönüşen yan karakterlerin ilk kitaplarda çok iyi kurgulanmış olduğu gerçeği. Örneğin Belwar Dissengulp karakteri, bu kitapta en az Drizzt kadar dikkati üzerine çeken bir karakter. Serinin sonraki kitaplarında da bu ve benzeri yardımcı karakterlerin yarattığı atmosfer, Drizzt'e kolaylık sağlayacak olmakla birlikte, Drizzt'in yalnızlığı seven bir yapıda olması sebebiyle kendi başını sürekli yeni bir belaya sokacak olması gerçeğini değiştirmiyor. Sürgün ile birlikte, Karanlıkaltı denen kabustan, gün ışığına çıkan kahramanımızın, lavanta gözlerinin herhangi bir kara elf büyüsüne ihtiyaç duymaksızın güneşe bakabiliyor olması, belki de onun aslında aydınlık için yaratılmış olduğunu gösteriyor. Bizler ise aydınlıkta da, karanlıkta olduğu kadar güçlü olup olamayacağını merak ederek bekliyoruz.

Bu üçlemenin üçüncü kitabı ile çok yakında tekrar buluşmak dileğiyle.