Komşusunun Anlattığı Hunlar: Çin'de Hun Araştırmaları - Yrd. Doç. Dr. Eyüp Sarıtaş

"Tarihini ve düşmanını bilmeyen millet, kolayca düşer, yok olur"
Çin Atasözü


Hunlar bahsini açtığımızda, Hun tarihinin köklerinin yer aldığı Orta Asya ile buradan Avrupa'ya ilerleyen Hunları ve Akhunlar Devleti gibi unsurları ayrı ayrı incelemek gerekir. Orta Asya'da mukim Hunların tarihi, kendi tarihimizin köklerini ihtiva etmekle birlikte, bu kavime ilişkin en büyük sıkıntı, kendileri ile ilgili yazılı bilgilerin ekseriyetinin Çin kaynaklarına dayanıyor olması. Elbette tarihin en eski dönemlerinden biri olması sebebiyle kaynak yokluğu veya önceden var olmuş olsa dahi günümüze kadar ulaşmayı başaramayan kaynaklar sebebiyle Hun tarihi konusunda bir kısıtlamanın varlığını kabul etmek gerek. Buna Çin kaynaklarının dönem tarihini aktarırken yansıtmış olduğu taraflı tutumu da eklediğinizde, bazen gerçeğe ulaşmak daha da zor bir hale gelebiliyor. Size bugün tanıtacağım kitap Selenge Yayınları tarafından yayınlanmış, karton kapaklı 173 sayfalık bir çalışma. Eyüp Sarıtaş'ın Çin'de Hun araştırmalarının nasıl yapıldığı konusundaki tezinin yayınlanması sonucu ortaya çıkmış bir kitap. Öncelikle belirtmem gerekir ki, kitapta inanılmaz basım hataları var. Anlaşılan kitap herhangi bir düzeltme görmeden doğrudan basılmış. Redaksiyondaki bu aksaklık sebebiyle ciddi imla bozuklukları mevcut olduğu gibi, bazı kelimelerin yazılışı sırasında yapılmış yanlışlıkların, doğrusunu tahmin etmeye çalışmak için gözümün önüne bir klavye getirmek durumunda kaldım. Hatta bazı noktalarda o kadar çaresiz kaldım ki, cümlenin içerisindeki kelimelerin yerine anlamlı bir karşılık oturtamadığım için, kitaptan ve zihnimden o cümleyi silmek zorunda kaldım. Açıkçası bu tip aydınlatıcı bir eserin bu kadar özensiz bir şekilde basılmış olması biraz üzdü beni. Kitaba gelecek olursak, Eyüp Sarıtaş, Çin'de akademik ve tarihi anlamda Hun araştırmalarının başladığı günden bugüne dek süren anlayışı ve Çinlilerin Hunları ve Hun tarihini yorumlarken ileri sürdüğü argümanları inceliyor. Başlangıç kısmında Hunlar hakkında sadece Çin araştırmalarını değil, Rus bilim adamlarının arkeolojik bulgularını, özellikle 1900'lü yılların başlangıcı ile birlikte, Çin yazılı kaynakları ve arkeolojik bulgular eşliğinde Hunların değerlendirilmesi noktasında anahtar görülebilecek noktaları ve bu konuda çalışma yapmış bilim adamlarını mercek altına alan bir çalışma.


Kitap bununla kalmayıp, belirli noktalarda Çin akademisyenlerin tarihi ve sosyolojik anlamda karşılık bulamayacağı görüşünde olduğu görüşlerini ve bu görüşlerin eksiklikleri veya hatalarını da irdeliyor. Örneğin Hunların köleci bir toplum olduğu yönündeki Çinli akademisyen görüşüne karşılık, göçebe olan ve hayvancılıkla uğraşan bir toplumun, hangi amaçla köle kullanacağı sorularına güzel ve yerinde cevaplar ve itirazlar sunulmuş. Bunun yanı sıra, Çinli akademisyen ve bilim adamlarının Hunlar hakkındaki tezlerinin Mao dönemi ile birlikte, Komünist rejim doğrultusunda materyalist tarih anlayışı başlığında incelendiği ve bu kapsamda yorumlandığı hususundaki tespitlerini ve materyalist tarih hakkında bilgiyi de okuyucusuna sunuyor. Bu arada kitap 173 sayfa olmakla birlikte, Selenge Yayınlarının pek çok kitabında olduğu gibi, kaynakçası derin ve geniş bir kitap olduğundan, kaynakçadan geriye 130 sayfalık bir okuma kalıyor. Bu sebeple, dikkatinizi sağlam tutarak bir akşam oturuşunda veya benim yaptığım gibi iki gece arka arkaya uykudan önce ikişer saat okumayla bitirebilirsiniz. Bu arada kitabın iki kaynakçası var. İlk kaynakça bölümünün ardından, Çin'de Hunlar konusunda araştırma yapmış bilim adamı ve akademisyenlere ilişkin kısa bir bibliyografya da mevcut. Kim oldukları, eğitimleri, araştırmaları hakkında kısa kısa bilgiler yer alıyor. Eyüp Sarıtaş, kitabına konu olan araştırmaları bizzat Çin'de gerçekleştirmiş. Kendisi hakkında yaptığım ufak bir araştırma sonucunda da Çince'ye hakimiyetinin üstün seviyede olduğunu ve Çin Halk Cumhuriyeti'nde uzun yıllardır bu konular hakkında çalıştığını öğrendim. Tarihe olan ilgimiz geliştikçe, hem akademik, hem de bilimsel anlamda, köken tarihimiz konusunda ne kadar az yetişmiş bilim adamı ve araştırmacı olduğunu düşünürsek, kitabın yazarı hocamız ve eserinin kıymeti daha iyi takdir edilecektir. Hunlar hakkında yeni ve kapsamlı pek çok eser basılmakla birlikte, Bahaeddin Ögel'in bugün yeniden basımı olmayan Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi çalışması dışında, Türk tarihçiler, akademisyenler ve araştırmacılar tarafından bu evsafta bir eserin halen yayınlanmamış olması Türk tarihçiliği açısından büyük bir handikap.

Siyaset kurumlarının, dünyanın her köşesinde, tarihe kendi ideolojileri doğrultusunda yeniden şekil vermeye çalıştığını ve bu durumun kültür emperyalizminin en önemli silahlarından biri olduğunu göz önünde bulundurursanız, yazının girişi için seçtiğim Çin atasözü ile neyi anlatmak istediğimi daha iyi değerlendirebilirsiniz. Hunlar ile ilgili okumalarım devam ediyor. Türk tarihi maratonunda, geçen seneye göre yavaş, hedefe doğru ise durmaksızın, yolculuğum devam ediyor.

Tarihle ve kitaplarla kalın.