Napolyon'a Karşı: Majestelerinin Ejderhası - Naomi Novik (Temeraire-I)

"Ona bir geminin, Fransızlardan ele geçirilen ilk Temeraire'in ve 
şu anda görevde olan doksan sekiz toplu, üç güverteli en iyi savaş 
gemilerimizden birinin adını verdim."
Yüzbaşı Laurence - Kitaptan



Aslında bu kitabı tanıtmadan önce bu konu hakkında küçük bir çalışma sayılabilecek, Fantastik Kurgu romanlarında Ejderha figürü üzerine bir deneme yazmayı planlıyordum. Vazgeçmiş değilim, yine yazacağım ve fakat normal akışımı şimdilik bozmak niyetinde değilim. Ejderha, destanlar, efsaneler, masallar ve fantastik kurgu edebiyatının en revaçta olan yaratıklarından biri olmasına karşın, anlatılış tarzları, hikayelerde aldıkları roller hep bir farklılık arz etmiştir. Örneğin, en bilinen fantastik kurgu eserlerinden birisi olan Yüzüklerin Efendisi'nde hiçbir ejderhaya denk gelmemenize rağmen, Hobbit'in meşhur Smaug'u Orta Dünya evreninin ejderhaları iyi bildiğini göstermektedir. Yerdeniz ve Ejderha Mızrağı serilerinde hikayenin yan karakterleri olan ejderhalar olduğu gibi, Eragon serisi gibi doğrudan bir ejderhanın etrafında dönmekte olan kurgularda esas karakter olanları da var. Genel özellikleri aynı kalmakla birlikte, Ejderhalar her seride veya kitapta farklı roller altında arz-ı endam ediyor. Benim size bugün tanıtmaya başlayacağım seri ise fantastik kurgu alemi ile gerçek alemi birleştiren ve bunu yaparken hayal dünyanızda gerçek olabilme ihtimalini düşleten bir seri. Temeraire serisinin ilk kitabı olan Majestelerinin Ejderhası Pegasus Yayınları tarafından yayınlanmış, karton kapaklı 399 sayfalık bir şaheser. Napolyon Savaşlarının geçtiği yıllarda oluşturulmuş alternatif bir dünyada başlıyor hikayemiz. Elbette kitabın kapağı, ismi vs. hususlar fantastik bir eser okuyacağınızı açık etse de, 1800 yılının başlarında bir deniz savaşının ortasında kendinizi bulduğunuzda, yazarın hikayeyi nasıl fantastik bir yöne çevirebileceğini düşünmeden edemiyorsunuz. Nitekim bir ejderha yumurtasıyla karşılaşılmasıyla birlikte fantastik kurgu okurunun kalbini hareketlendiren anlar başlıyor. Naomi Novik fantastik bir hikaye nasıl en kusursuz şekilde normalleştirilebilirse onu yapmış. Kurguya ejderhalar girdiği andan itibaren kitap birden fantastik bir hüviyete barınmıyor mesela. Herşey gayet normal, hatta sanki günümüzde dahi ejderhalarla kol kola yaşıyormuşuz gibi bir üslubu olduğundan, hikayeyi hayal gücünüzün en derin katmanlarına gömüp, içinde yaşadığınızı hissedebiliyorsunuz. Ejderhalar, romanın geçtiği alternatif tarihte yaşadıkları ülkelere göre toplumun birer parçası halindeler. Ancak yabani ejderhaları saymazsanız, yumurtadan çıkar çıkmaz bir pilot ile bağlanan ejderhalar, Avrupa'da savaşmak üzere kullanılıyor ve henüz uçağın icat edilmemiş olduğu bir dönemde, ülkelerin hava kuvvetleri ejderhalardan müteşekkil hale geliyor.

Ayrıca Ejderha araştırmacılarının raporları doğrultusunda, farklı türlerde ejderhalar var ve hepsinin kendine has kabiliyetleri mevcut. Standart bir fantastik kurgu eserinde yer alan ejderhalardan farklılıklar burada baş gösteriyor. Örneğin her ejderha ateş üflemiyor. Boyutları ve özellikleri farklı tipte ejderhalar var ve her ejderha sahibi ülke, ejderha yumurtalarından kırma türler ürettiği gibi, bu türleri de akademik bir şekilde sınıflandırıyor. Temeraire ile birlikte roman ve serinin diğer bir esas karakteri de, aynı zamanda Temeraire'in pilotu olacak olan Yüzbaşı Laurence. Ejderhaların pilotlarının yanı sıra bir de uçuş ekipleri oluyor. Zira her ejderhada ortak olan tek özellik uçabiliyor olmaları ve bu doğrultuda, Ejderhaların uçuş ekipleri çok önemli oluyor. Büyük ejderhalarda bu ekipler yirmi kişiye kadar çıkabiliyor ki, bunlar uçuş sırasında yerdeki veya havadaki hedeflere ateş edebildikleri için, ejderhaların büyük bir kısmı aslında bir savaş uçağı vazifesi görüyor. Tabii ki en önemli farklılıkları duyguları ve düşünceleri olan canlı varlıklar olmaları. Ejderhaların ve pilotlarının eğitildiği ejderha kuşlakları var. Hikayenin başlangıcından itibaren ilerleyişi sırasında, Temeraire'de bir üstünlük olduğunu anlayabiliyorsunuz fakat bunun ne olacağını ilk kitabın sonuna kadar anlayamıyoruz. Zira eğitim, savaş, karakterleri ve ejderha türlerini tanıma dönemleri ustaca okuyucuyu bu sona odaklanmaktan uzak tutuyor. Temeraire'in yumurtasının ele geçiriliş şekli gibi ufak detaylar kitabın kurgusunu ve serinin devamını derinden etkiliyor. Öyle ki, bu kitabın tanıtım yazısını yayınlarken Türkçe'ye çevrilmiş tüm kitaplarını bitirmiş bir okuyucu olarak; serinin, sanki tek bir kitap olarak yazılıp sonradan bölündüğü hissine kapılıyorsunuz. Bunun yanı sıra ilgi çekici bir şekilde diğer kitaplarda sanki tamamen bağımsız bir kurgunun içine dalmış gibi de hissediyorsunuz. Bu iki farklı okuma hissini aynı kalemden çıkan yazında yaşayabilmek benim açımdan olağanüstü bir deneyim oldu. Serinin fantastik kurgu edebiyatına çok farklı bir soluk kazandırdığı görüşündeyim. Özellikle tanıttığım ilk kitapta, bir ders havası vermeksizin hikayenin geçtiği dönem, ortam ve kurgunun şartlarına (ejderhaların özellikleri, hava kuvvetleri, pilotların seçimi ve eğitimi, dünyanın bu alternatif tarihteki durumu, vb.) gözünüze sokulmadan hakim olabildiğinizi söylemeliyim. Yazarın ejderhalar ile insanlar arasında kurulan bağa ilişkin olarak tasarladığı bu alternatif evrende, bir ejderha pilotu olmayı hayal edecek noktaya geliyorsunuz.

Novik'in ejderhaları, türlerine göre değişiklik arzetmekle birlikte, insan zekasına en yakın zekaya sahip hayvanlar. Fantastik kurgu aleminin, zeki, bilge, sihirli ve büyücü ejderha tanımlamasından çok ayrı kalıplara sahip bu ejderhalar. Bunun yanı sıra, var olmamış alemlerdeki ejderhalar sadece fiziki güç değil, manevi kudrete de sahip iken, Novik'in ejderhalarında sadece bazı türler için bu manevi kudretin var olduğunu belirtmek gerekir. Birde ejderhaların bulundukları topluma göre farklı değerlendirildiğini de belirtmek lazım, ancak bu ayrıntıları ikinci kitabın tanıtımına saklıyorum. Birinci kitabın sonunda o kadar dramatik bir noktada kalıyor ki kitap, hemen nefes almadan ikinciye başlamak istiyor insan. Nitekim serinin elimdeki kitaplarını arka arkaya bir oturuşta okuyacak kadar heyecanlandırdığını söyleyebilirim. Fantastik kurgu kitapları arasında ejderha gibi bir klişeyi, bu kadar bağımsız ve özgür şekilde ele alabilen başka bir kitap okumadığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Bunun yanı sıra, bu zamana kadar okuduğum ejderha karakterlerin bulunduğu seriler arasında, Temeraire kadar sevdiğim bir karakter olmadığını da artısı olarak ekleyebilirim. Seri Stephen King'in hakkında yaptığı korkunç derecede eğlenceli tanımını hak etmesinin yanı sıra, inanılmaz sürükleyici ve bir o kadar da dolu. Yazarın dönem tarihini çok iyi çalışmış olduğu veya iyi bildiğini gösteren emareler mevcut. Eh bu kitapta herhangi bir tanesiyle karşılaşmamış olsak da, arada geçen hikayelerden ateş püskürebilen tek ağır siklet ejderhanın da bir Türk ejderhası olan Kazilik türü olduğunu  öğrendiğimizi düşünecek olursak; kitabı sevmemek için en azından benim hiçbir sebebim kalmamış durumda. Fantastik kurgu edebiyatını seviyorsanız ve bu tip hikayelerin, güncel tarihi olaylar içerisinde sanki gerçek bir olaymış gibi zihninizin derinliklerine işlemesine izin vermek ve bunun size yaşatacağı tatmin duygusuyla sarmalanmak için Temeraire serisi çok ideal bir seçim. Majestelerinin Ejderhası da bu yolculuğa atılacak ilk ve en önemli adım.

Gerçek hayatta bir ejderhanın sırtında, rüzgarın deliciliğini hissetmek pek mümkün olmasa da, bunu size hayallerinizde ve belki de rüyalarınızda yaşatacak olan kitaplarla kalın.