Kutsal Metinlerin'in Doruklarından, Ezoterizmin Eteklerine: Peygamber Enok'un Kitabı

"Gözcülere (meleklere) de ki; 'Evet bir zamanlar göklerdeydiniz 
ama tüm sırlar size açıklanmamıştı. 
Sizin öğrendikleriniz sadece kıymetsiz şeylerdi"
Enok Kitabı 16/3



Tek tanrılı dinlerin tespit edilen, bilinen ve inanılan tarihi arkeolojik bulgular baz alındığında en eski dönem olarak M.Ö. 1300'lü yıllara tesadüf etmektedir. Oysa din ve tanrı kavramı, bu tarihten 8.000 sene öncesine kadar rahatlıkla tarihlenebilmektedir. Özellikle de Göbeklitepe kazıları neticesinde, bu bölgenin bir inanç merkezi olduğu konusundaki tespitlerin ardından, özellikle tek tanrılı dinlere ilişkin pek çok konu, araştıran, şüphe eden insanların zihinlerinde soru işaretleri oluşturmaya yetmiştir. Kutsal kitapların, büyük tek tanrılı dinlerin dinamosu konumunda olduğu, o dinin mensuplarının hem inanç temellerini, hem de toplumsal, sosyal ve hukuki yaşayış şekillerini düzenledikleri açık. Ancak kutsal metinlerin tahrif edildiği, insan elinin değdiği pek çok şeyi yok etmekte mahir olduğu gerçeği doğrultusunda, kutsal kitapları da tahrif ettiği bilinmekte. Elbette manevi iklimimiz dolayısıyla Kuran-ı Kerim'i bu tanımlamanın dışında tutma ihtiyacı hissediyoruz. Bununla birlikte bir ilk kutsal metine ilişkin elde avuçta pek fazla bir şey olmadığını da ayrıca belirtmek gerek. Bu konuya neden giriyorum diye merak ediyorsunuz elbette. Özellikle "Ölü Deniz Parşömenleri" olarak da ele alınan "Kumran Metinleri" ortaya çıktığından beri teolojik konular ve tek tanrılı dinlere ilişkin elde bulunan veriler didik didik edilerek dinler tarihini değiştirebilecek pek çok tespit yapılmakta. Esseniler olarak adlandırılan Yahudi topluluğun korumayı başardığı iddia edilen yazmaların deşifre edilmesi neticesinde eski ahit ile büyük oranda benzerlik taşıyan metinlerin varlığından bahsedilmekteydi. Elbette bu metinler yeni bir dinin doğmasına sebep olmadığı gibi mevcut tek tanrılı dinleri güçlendirmek için uydurulmuş metinler de olabilirdi. Evet bu uzun girizgahın da, her şeyin olduğu gibi bir sebebi var. Kur'an-ı Kerim'de veya İslam'ı aktaran diğer vasıtalarda (hadis, kutsi hadis, vb.) geçen kıssalar olarak da adlandırabileceğimiz İslam mitolojisi kapsamında aktarılanlar doğrultusunda, kendilerine kitap gönderilen peygamberler dışında, bir de kendilerine suhuf (sayfa) gönderilen peygamberler vardır. Hz. Adem, Hz. Şit, Hz. İdris ve Hz İbrahim bu sayfa sahibi peygamberlerden olmakla birlikte, bizim bu yazıdaki konumuz tanıtacağım kitap sebebiyle "acaba bu kitap o sayfalar mıdır?"sorusunu sorduran, Hz. İdris'e gönderilen sayfalardır.

Biz her ne kadar İdris olarak adlandırıyor olsak da, Kitab-ı Mukaddes'te, İdris Peygamberi karşılayan isim Hanok'tur. İslam mitolojisinde İdris peygambere sayfalar(30 Sayfa) verilmiş olması hususunun karşısında, Kitab-ı Mukaddes'te sürekli olarak bir "Hanok Kitabı"ndan bahsedilmiştir. İşte size bu ay tanıtmayı düşündüğüm kitap, Hanok kitabı olduğu ve kutsal bir metin olduğu iddia edilen Hermes Kitap tarafından yayınlanmış karton kapaklı 184 sayfalık bu gizemli metin. Tesadüfi olmadığını düşündüğüm şekilde, İdris yani Hanok'un Yunan mitolojisindeki karşılığı olan "Hermes" adının aynı zamanda kitabın yayıncısının da adı olması aslında pek güzel ve tumturaklı olmuş. Hazır değinmişken, İdris figürünün pek çok kültür ve mitolojide karşılığının bulunduğunu da belirtmem lazım. Hermes, Thot, Merkür, Enok, (Hanok), İdris ve hatta bazı araştırmacılara göre Hızır ve Zülkarneyn ve şahsi araştırmalarım neticesinde ortaya atabileceğim bir iddia olarak Enki ve Mergen isimlerinin hepsi aynı özellik ve prototipi ifade ediyor. Enok ile Hanok aynı kişiler bu arada tekrar söylememe gerek olup olmadığı konusunda bir anlığına irkildim. Hassas bir konunun üzerinde geziniyor olmakla birlikte, kitabın bir kutsal kitabın çevirisi olduğu yönündeki iddiasını vurgulamam lazım. Kutsal olduğu iddia edilen metinlere geçmeden önce de, dinlerin kökeniyle ve yayınlanan metinde geçen ifadelerle ilgili olarak Erhan Altunay'ın kaleme aldığı metin gayet iyi bir ön hazırlık yaptırıyor okuyucuya. Dolayısıyla kitaba başlamadan önce bir altyapı kurabiliyorsunuz. Bununla birlikte, bu tip bir kitabı okumaya başlamadan önce, muhakkak dinler tarihi konusunda iki üç tane de olsa kitap karıştırmış olmanızı tavsiye ederim. Zira kutsal olduğu iddia edilen metinlerin ciddi bir çekiciliği var. Kitabın devam eden kısmında öğrendiğimiz üzere, M.S. 2. yüzyılda kaybolmuş olan bu kitap 1773 tarihinde Habeşistan'da bulunuyor ve hem Hristiyanlar, hem de Museviler tarafından ortadan kaldırılmak isteniyor. Kitabı okumuş bir olarak söyleyebilirim ki, bu ifadeler biraz dikkat çekmek için tasarlanmış. Zira standart ve katı bir Müslümana bu kitabı okutmanız neticesinde, bir Hristiyan ve Musevinin kendi dinine küfür saydığı şeylerin, onun için de küfür niteliğinde algılanacağı konusunda şüphe yok. Buna karşın, apokrif bir metin olarak dikkat çekici olduğunun da altını çizmeliyim. Bu arada yeri gelmişken dip notluk bir bilgi olarak işbu kitabın Etiyopya Ortodoks Kilisesi tarafından kutsal kitaplar külliyatı içerisine alınmış olduğunu, dolayısıyla bir takım insanlar için kutsal kitaplar sınıfına girdiğini belirtmekte de fayda var. Kitapta İdris yani (Hanok) Enok'un gördüğü vizyonlar doğrultusunda, Elohim yani Tanrı ve (oğulları)melekleri ile konuşmaları ve ondan tebliğ edilmesi istenen şeyler yer almakta. Metnin bir kutsal kitap olarak değerlendirilmesi söz konusu ise kitapta yer alan bölünme şeklinin, ayet ve sure bölünmesine benzerliğinden bahsedilebilir. Bununla birlikte metni daha farklı bir kutsal metin haline getiren şey, Enok'un meleklere tebliğde bulunması ve hatta düşmüş bazı meleklerin, ondan kendileri adına Yüce Olan'a talepçi(şefaatçi) olmalarının istenmesi. Bu haliyle kitabın bir bölümü Yüce Olan'ın lafzı ise bir bölümü de vizyonlar ve ilhama dayanan Enok'un kendi lafzını içeriyor.

Enok, Nuh tufanı öncesinde insanlar ve meleklerden, insan-melek melezi devlerden, sadee bir yerde de olsa nefilim denilen varlıklardan bahsedip, dünyada insanların var olmaya başlaması ile ortaya çıkan olayları aktarıyor. Bu haliyle bakıldığında ve kutsallık vurgusu çıkartıldığında, kurgusu güzel bir fantastik kurgu romanı olarak ele alınabileceği gibi esasında bu metinlerin üzerinde çok ciddi çalışmalar yapılmış ve metafiziksel, dinsel, ilkesel çıkarımlarda bulunulmuştur. Enok'un Nuh ile olan ilişkisini Sümer kurnazlık ve bilgelik tanrısı Enki'nin Ziusudura (Utanapiştim) ile olan ilişkisi gibi okumanın yanı sıra, devler ve düşmüş meleklerle ilgili anlatılanların, onların başına gelen olayların ve bu sırada insana vazedilenlerin sonucu olarak metnin kutsal bir metin olup olmadığına ilişkin şüpheniz hep baki kalıyor. Bununla birlikte yeryüzünde büyük bir çoğunluk için apokrif kutsal metinler arasında sayılmayan Enok Kitabı, sadece insanlara değil, aynı zamanda meleklere de (hassaten insanlarla ilişkiye girdikleri için kovulmuş meleklere) indirilmiş gibi. Zira En Yüce Olan, bazı bölümlerde meleklere -özellikle düşmüş olanlara- sesleniyor ve onları doğru yola çağırıyor. Gizemci düşünüş; tanıtmakta olduğum eserin, toplum nezdinde özellikle küçük düşürüldüğü, zira ezoterik, herkesin anlamasının mümkün olmayacağı, belirli bir inisiyasyondan geçmemiş bireylerin okusa dahi algılayamayacağı apokrif bir metin olduğunu alttan alta vurguluyor. Kaldı ki kitabın tanıtım yazısında da belirttiği gibi Enok Kitabında geçen ifadeler, yaradılış fenomeni ile ilgili olarak pek çok farklı tanımlama ile yorumlanabilecek ucu açık bir üslup içeriyor. Örneğin, Enok'un vizyonlarını, uzaylılar ile temasa geçmesi olarak yorumlayanlar olduğu gibi, Enok'un Hanif dinin temsilcisi olduğu ve aslında Nuh Tufanı ile birlikte silinmiş olan bilgilerin açığa çıktığına iman edenler olduğu da rahatlıkla iddia edilebilir. Kaldı ki, bu kitabı bitirdikten sonra internet üzerinde gezinirken Harranlı Sabilere kadar uzanan pek çok iddiaya şahit oldu gözlerim. Göbeklitepe'yi Enok'un inşa ettiğini iddia edenler bile var ki, Nuh tufanını bilimsel pencereye oturtmaya çalışan akademik çalışmalar ile taban tabana zıt iddialar olduğunu ve kitabın asıl konusunun bu olmadığını söylemiş olayım.

Günümüzde yaygın pek çok ilim ve sanatın dünyaya inen düşmüş melekler tarafından öğretilmiş olduğu savının ise Nuh tufanı ile çökmesi gerekirken, tufandan sonra bu ilim ve sanatların nasıl devam edebilmiş olduğu elbette muamma. Gerçi kitabın bazı bölümleri geneli itibariyle muamma; ancak üslup ne kadar ucu açık olursa olsun, bazı konular da o kadar ucu kapalı şekilde aktarılmış kutsal olduğu iddia edilen metinlerde. Bu yarı kutsal metnin izlediği mantık örgüsünü izleyecek olursanız, tufandan sonra da ve hatta şimdi bile aramızda düşmüş meleklerin var olduğundan bahsedebiliriz ki, kitabın basım tarihi itibariyle Enok Kitabının yaygınlaşmasının, fantastik kurgu edebiyatında vampirlerin yerlerini "gökten düşmüş meleklere" bıraktığı döneme denk getirmiş olmasıyla bu hususun örtüştüğünden de dem vurmak gerekebilir. Bununla birlikte kitap düzenlenirken, kitabın bazı bölümlerinin kutsal kitaplarda yer alan ayetler baz alınarak değerlendirilmesi de bu kitaba bir kutsaliyet atfedilmeye çalışıldığını gösterir nitelikte. Kitab-ı Mukaddes'te bahsedilen Enok (Hanok) Kitabı ve İslam mitolojisinin suhuf mevzu birlikte değerlendirildiğinde insan içinden "neden olmasın? belki de gerçekten Hz. İdris'e ait kutsal bir metindir" diye geçirebildiğini belirtmiştim. Kaldı ki içerikte yer alan ve tevhidi doğrulayan pek çok husus kafanızdaki bu düşünceyi daha da kuvvetlendiriyor. Kısmet olursa, Enok Kitabına bu açıdan yaklaşan bambaşka bir kitabı daha sizlere tanıtmayı düşünüyorum. Okuduktan sonra edineceğiniz bilgi veya duygu her ne olursa olsun, kitabın zihninize aktığı andan sonrasında çok fazla soru işaretiyle dolup taşacağınızı söyleyebilirim. Üstüne bir de bu konularla öteden beri ilgilenen ve ezoterik terminolojiye hakim biriyseniz, beyniniz durduğu yerde pek çok "kanıtlanmamış" varsayım üretip durabiliyor. Bu anlamda, en azından düşünce ufkunuza farklı bir renk getirmesi açısından okunması gereken eserler sınıfında olduğuna inanıyorum. Özellikle, ezoterizm, dinler tarihi, metafizik gibi konularla ilgilenen okuyucu için biçilmiş kaftan.

Farklı düzlemlere terk-i diyar eden düşüncelerimizi, sayfaların arasından tutup çekip, geri yerine koyabilmek umuduyla. Kitaplarla kalın.






Yorumlar