Ruhu Sahura Kaldıran Ses: Davulun Kıyısındaki Köy - Tayfun Çelik


"Unutma ki en iyi muhabbet, bitince, kişiyi korku ile ümit
arasında bırakan muhabettir. Sen sustuktan sonra insanların içine
korku ve ümit aynı anda düşmeli"
(Kitaptan)



Türk edebiyatının son zamanlarda içine sıkışmış olduğu kısır döngüden çıkış bileti olabilecek kısa bir roman tanıtacağım size. Konuya tam bir giriş yapmadan önce sorabilirsiniz; "Türk edebiyatı bir kısır döngünün içerisinde mi?" diye. Açıkçası burada ikili bir ayrıma gitmek gerekebilir. Edebiyat sanılanlar ve gerçekten bu dalın kapsamında olan kitapları ikiye ayırmalıyız. Memlekette kitap okumaya dair teşviki bırakın, insanları bundan alıkoymaya çalışan ekonomik tedbirlerin yanı sıra, yazınımızda sosyal medya tesiriyle güdükleşmiş, iletiler kapsamında sınırlanmış pek çok safsatanın olumsuz etkisi bir yana, kaliteli eserler sunan Türk yazarlarının da belirli kalıplar ve duvarlar ardına sıkışmış olduğunu yadsıyamayız. Farklı katmanlardan yoksun, dümdüz hikayeciliğin veya kurguların esir aldığı edebiyatımızın yeni soluklara ihtiyacı var. Davulun Kıyısındaki Köy de bu soluklardan birisi. Bunu bu kadar iddialı şekilde söyleyebilmemin bir kaç farklı sebebi var. Öncelikle postmodern yazın içerisinde değerlendirilebilecek olmakla birlikte, her okurun kendi birikimi dairesinde fayda sağlayabileceği birden fazla katmanın iç içe geçmiş olduğu derin bir anlatım mevcut. Karakterlerin zuhurunda çok ilginç bir durum var. Esasında haklarında aldığınız bilgiler derinlemesine karakter tahlili yapmaya elverişli değilse de, sanki bütün karakterlerin ruhuna nüfuz etmişcesine onları görüyor gibi hissediyorsunuz. Sıradan ve eğlendirici bir hikâye arayan okurun durağı olmayabilir ama "kitap" okumuş olduğunu hissetmek isteyecek bir okur için kesinlikle es geçilmemesi gereken bir eser olduğunun altını çizmeliyim. Eş zamanlı olarak hem rüya, hem gerçek hem de ikisinin arasında gezinilebilecek ve bu yapılırken hangisinin hangisi olduğundan bir türlü emin olunamayacak bir kurguyla karşı karşıyayız. Üstelik bunca katman ve derinliğin, ilk bakışta pek mümkün görülemeyecek ufak bir köyde ve bir davulcunun hikâyesi etrafında şekilleniyor olması kitabın yazarını takdir etmek için ayrı bir sebep. İçinizdeki muhtara, davulcuya ve hatta davulcunun çocuğuna seslenmeye çalışıyor. Kitap modern çağ aforizması olabilecek pek çok tespit ve cümleyle örülmüş. Kitabı okurken, yazarını ve verdiği emeği net bir şekilde hissedebiliyorsunuz. Postmodern bir anlatı hüviyetinde, garip ve dikkat çekici bir kurgusu olduğu için bazı okurların geri durmasına sebep olsa da, kafada soru işaretleri oluşturmak şartıyla yüzünden de okuyabilecek okurun merakını kamçılaması da olasıdır.

Ezcümle, her eserin birbirinin çok az farklılıklarla birbirinin kopyası gibi zuhur ettiği günümüzde, Tün Kitap tarafından yayınlanan Davulun Kıyısındaki Köy, farklı bir okuma deneyimi bekleyen okurlar için kesinlikle tavsiye edilir.

Kitaplarla kalın.



Yorumlar