Elâlem Ne Der?: Dünyada Türk İmgesi - Kollektif




Bahçeşehir Üniversitesi 1. Tarih Sempozyumunda "Dünyada Türk İmgesi" başlığı altında sunulan bildirilerden müteşekkil bir kitapla okuduklarımı, sizlerle paylaşarak devam edeceğim bugün de. Özlem Kumrular'ın sempozyum başlangıç metnini de sayarsak yirmi iki bildiri içeriyor kitap. Kitap yayınları tarafından yayınlanmış bu eser hem araştırma yaptığım alanlarda hem de entelektüel bir bilinç yaratmak için takibinde olduğum konular hakkında çok çeşitli ve kapsamlı bilgiler edindiğim bir eser oldu. Farklı ülkelerin tarih literatürleri ve bilgileri doğrultusunda Türk imgesini oluşturan, pekiştiren olayların ekseriyetinin 1500 yılı sonrası Osmanlı İmparatorluğu döneminde toparlandığını idrak etmenize sebep oluyor kitap. Bununla birlikte daha önceki çağlarda da ne olumlu ne de olumsuz bir Türk portresinin oluşmamış olduğu, bir muğlaklık söz konusu olduğu bazı bildirilerde sunulan verilerle net bir şekilde ortaya çıkıyor. Tarih, edebiyat, sinema ve hatta reklam alt başlıklarında belki dikkat ettiğiniz ama hatırlamadığınız, belki ilk defa karşı karşıya kalıp keşfetmenin tadına varacağınız derin bilgiler mevcut. Söz konusu "öteki" gözünden Türk kavramının nasıl anlaşıldığı ve algılandığı, ötekinin zihninde hangi fikir ve duyguları uyandırdığını anlamak olduğunda, sempozyuma bildiri sunan yabancı akademisyenler ve ilgililerinin bildirileri büyük önem arz ediyor. Bazı bildirilerdeki doğal taraflılık hâli, biraz da kültürel farklılığın ve ötekinin muhatabını çok da tanımak istememesinin sonucu. Bu olguyu özellikle bir takım bildirilerde aktarılan kroniklerde geçen ifadelerden rahatlıkla algılayabiliyorsunuz. Kitapta, algı ve imgenin yanı sıra, ülkemizde sık rastlanılmayan kaynaklardan da bahsediyor olması benim açımdan ilave bir artıydı. Özellikle tarih araştırmalarında ilk defa karşılaşabileceğiniz tipte bilgi ve kayıtları ihtiva ediyor olması ihtimaline binaen kıymetli bir başvuru kitabı niteliği olduğunu da söyleyebilirim. Toplum olarak en büyük sorunlarımızdan biri, fikri ve içtimai hayatımızı uçlarda konumlandırmak. Hele ki başka ulus ve uygarlıkların bizim hakkımızda yaptığı değerlendirme ve düşünceleri konusunda bu uçlarda bulunma hassasiyeti kendisini daha da kati bir şekilde gösteriyor. Ya hakkımızda söylenilen şeyleri gereğinden fazla umursuyor ve "batılı bizim hakkımızda bunu söylediyse kesin gerçektir" algısıyla bilgi ve belgeleri sahipleniyor ya da toplumsal anlamda geliştirmemiz ve olumlu ivme kazandırmamız gereken bazı nahoş özellikleri sırf yabancılar dile getirdiği için umursamıyoruz. Oysa bu hâlin bir ortası olmalı. Eleştirileri hangi noktaya kadar kabul edip düzeltilmesi gereken yerleri nasıl düzelteceğimizi planlayabilmeli, hangi noktadan sonrasının saf nefret olduğunu anlayıp bu aşamadan sonrasını duymadan kestirip atmamız gerektiğini bulabilmeliyiz. En azından sadece bireysel değil, toplum olarak tekamül için de bunun gerekli olduğunu kabul ederek işe başlayabiliriz. Nihayetinde global dünyada tek başına var olmak da, hep birlikte yaşamak da mümkün değil.

Son söz olarak, her bir bildiri için aynı okuma hazzını alabileceğinizi söylemem mümkün olmamakla birlikte, kollektif algıda "Türk" denildiğinde oluşan imgenin ucunu, bucağını görmek, değerlendirebilmek adına keyifli ve merak uyandıran bir okuma deneyimi için muhakkak önerdiğimi söylemeliyim.    





Yorumlar