Medyatik Terörizm

 


İşte yine yaptılar. Teröristleri kastetmiyorum. Zaten bir teröristin birinci vazifesi ülkede kaos ve terör yaratmaktır. Zira bundan beslenir. Lanet etmekten başka elimizden gelebilen tek şey, insanlara bu konu hakkında bildiğimizi düşündüğümüz şeyleri paylaşmak olduğundan "Hadi dağdan inin, el ele tutuşup kardeş olalım. Biz sizi affettik, siz de bizi affedin" nidalarıyla da bu ülkede bir arpa boyu dahi yol almanın mümkün olmadığı açık olduğundan muhatabım onlar değil. Ben asıl terörizmden bahsediyorum. Terör saldırılarından sonra yaratılan medya teröründen.

Ülkemizde ne zaman bir asker şehit olsa, terör örgütü bir otobüsü yaksa, terör örgütü öğretmenleri kaçırsa veya bir askeri birliğe saldırı olsa medya organlarının bangır bangır bunu haber yapmaktan ve bu haberin esaslı ve yan noktalarından onlarca haber yaratıp terörü bilerek veya bilmeyerek beslemelerinden başka bir şeye şahit olmuyorum. Oysa şehit haberlerinin dahi bu kadar acındırma kokan haberlerle verilmesine karşıyım. Çünkü insanlardaki alışmışlık ve umursamazlık duygusunu tetiklemekten başka bir şeye yaramıyor. İnsanlar ya aşırı duygulandıkları için şehit haberi veren kanalı değiştiriyorlar ya da boş ve manasız bakışlarla ekrandan peşi sıra akan görüntülere baka kalıyorlar. Oysa terör haberleri her yayınlandığında insanda aynı korkuyu tekrar canlandırıyor. Terör örgütünün şehir milislerinin arabaları yaktığını, otobüslere molotof kokteyli attığını, köyleri bastığını televizyondan gören şehir ahalisinin “yarın benim de malıma veya canıma zarar verecekler” diye endişe etmemesi mümkün müdür? Medya, bu vesileyle korkuyu ve terörize edilmiş toplumu taze tutmayı başararak terörün ilk maksat ve hedefini kendiliğinden yerine getirmekte değil midir?

Nedir terörizm? Hedeflenen olguya ulaşmak için yönetimler ve kitleler üzerinde korku ve baskı yaratmak ve bu uğurda şiddet uygulamaktır. Eh şiddeti zaten sürekli uyguluyorlar, üstüne birde yaratmak istedikleri korku ve baskıyı sen kendi ellerinle toplumuna dağıtıyorsun. Eee Medya olmadan terörist herhangi bir faaliyetin var olmasının mümkün olmadığı yönünde birçok akademisyenin ortak kanaati mevcut. Fakat bizim medyamıza bu konuda ayrı bir paye verip, terör örgütü adına propaganda ve dehşet yayma konusunda dünyadaki örneklerinden çok daha başarılı olduğunu kabul etmek gerekir. Gerçekten de tanımı değiştirip bizimki gibi bir medya olmadan bir terör örgütünün var olması mümkün değildir denilebilir.

Terör örgütlerinin propagandalarını bu kadar etkili olması koşuluyla başka şekilde yapabilmeleri de mümkün değildir. Gazete ve televizyonlarda yayınlanmış her başarılı terör örgütü eyleminin duyurulması ile birlikte -bölgesel çapta ve hatta toplamda yüz metrekarelik bir alanda dahi yapılmış olsa dahi- siz o eylemin boyutunu bir anda milyonlarca kilometrekare olarak algılar durumda buluyorsunuz kendinizi. İşin psikiyatrik boyutunu incelemek gerekirse, terör örgütünün ülkeye sunduğu “seçilmiş travmaları” yaşayıp duruyoruz medyanın yayınları sayesinde. Psikiyatride bir grup tarafından yaratılmış ve bir grupta yoğun aşağılanma ve mağdur olma duygularının yaşanmasına yol açan olaylar için seçilmiş travma tanımı kullanılmaktadır. Prof. Dr. Vamık Volkan’ın Körü Körüne İnanç isimli kitabında seçilmiş travmaya (Ülkemizde son zamanlarda sıkça bahsedilmeye başlanan Dersim ve Uludere Olayları örnek olabilir) örnek olarak şu ifadeler kullanılmıştır;

“Prens Lazar imgesi yüzyıllar boyunca Sırp ortak kültüründe Sırp kimliğinin bir simgesi olarak kullanılmıştır. Sırp çocuklarının bütünleşmemiş iyi imgeleri ve yansıtılmış ülküleştirmeleri için elverişli bir depo haline gelmiştir. Slobodan Miloseviç ve arkadaşları, Sırp Halkını, ulusal seçilmiş travma olan Kosova Savaşı’nın (Osmanlı İmparatorluğu döneminde ki savaş kast ediliyor) ve bu savaşta öldürülen Sırp Lideri Prens Lazar’ın paylaşılmış zihinsel tasarımlarını sık sık ve yoğun bir biçimde yaşamaları yönünde teşvik etmişlerdir.”

İşte bizim medyamızda şu an terör örgütü erkleri ve siyasi uzantılarının kendi seçtikleri, yarattıkları veya dönüştürdükleri seçilmiş travmaların propagandasını, terörizm sonucu ulaşılması hedeflenen talepleri kanallarda, haber bültenlerinde ve gazete sayfalarında defalarca yayınlamaktadır.

Terörizmle bağlantılı olarak ülkeyi diğer bir korku ve endişe bataklığına sürükleyen hadise ise şehit haberleri hazırlanması sırasında yapılan terbiyesizliklerdir. Sanki şehit ailesine bir yarışmaya katıldığını açıklamak için veya paparazziymiş de ünlü bir çiftin alengirli resimlerini çekiyormuşçasına ahlaksız bir arzuyla kapılarında bekliyorlar. Görüntü alabilmek için sadece. Kapı açılıp kapıdaki anneye oğlunun şehit olduğu haberi veriliyor ve kadıncağız yere yığılıyor. O sırada televizyon kanalının attığı haber başlığı ne peki? “İşte yere yığıldığı an” Ben olsam özeleştiri yapıp “İşte insanlıktan sıyrılıp sırf iki puan fazla reyting almak uğruna tüm milletin duyguları ile oynadığımız an” yapardım o başlığı. Bundan daha büyük bir kepazelik olamaz dünyada. Emsalleri daha da fena, şehit çocuklarını gösterdikçe gösteriyor, hüzünden acıdan, kaybolmuşluktan reyting çıkartıyorlar ve bütün bunların sorumlusu da yine bizim toplumumuz. Şehit haberleri niye iki dakika bile sürmüyor, niye bu niye şu diyerek kışkırttıkları medya işte bu hali alıyor. Sormak lazım, Türkiye es kaza bir ülkeyle savaşa girmiş olsa (son zamanlarda pek de kaçınılmaz olmayan bir seçenek haline geldi) savaş sırasında şehit olan her asker için bu çapta bir haber hazırlamak mümkün olabilecek midir? Asla mümkün olmayacaktır. Hatta öyle ki şehit sayısı arttıkça listeli olarak isimler okunup geçilmeye başlanacaktır. Çünkü savaş dahi olsa medyanın bir haber bültenine ayıracağı zaman dilimi bir saati geçmeyecektir. Bu işin gerçekçilik boyutu olmakla birlikte bir de şehit haberinin toplum üzerinde yarattığı korku, endişe, baskı ve karşı koyma güdülerini incelemek lazım.

Bu haberlerdeki acındırma ve hezeyan boyutları arttıkça, toplumdaki ayrışma hızlanmaktadır. Çünkü şehit haberini veren medya organı, iki dakika önce -terör örgütünün sunduğu seçilmiş travmalar öyle algılamamızı istediği için “etnik” algıladığımız- terörize edilme sebeplerimizi göstermekte ve ülkenin bir bölümü etnik ayrımcılık kokan söylemlere başlamaktadır. Kültür ve tarihi köken bağları bu kadar kuvvetli olan başka bir toplumun örneği dahi yokken bizler toptan bir anlayışla bütün bir etnik unsuru “terörist” diye damgalarken, karşı tarafta yer alan seçilmiş ve yönlendirilmiş ağızların önderliğinde, bizler de “işgalci” olarak tanımlanıyoruz. Medyanın tüm toplum üzerine kustuğu bu korku, endişe ve baskı duyguları kati olarak terör örgütünün yaratmaya çalıştığı kaos ortamını beslemekten başka bir işe yaramıyor.

Terör örgütü ile aynı talep ve iletişim dilini kullanan siyasi unsurların talep, tartışma ve konuşmalarının haber bültenlerinde sahip olduğu geniş zaman dilimi başka hiçbir habere ayrılmıyor. Bir millet(!)vekilinin bir subaya “hayvan” demesi 4.5 dakika haber olabiliyor. Üstelik bu ifadelerin kullanıldığı o tek cümleyi tekrar tekrar yayınlamak suretiyle ve bu haberin bu çapta genişçe yapılmasında nasıl bir fayda sağlayacağı anlaşılmamasına rağmen. Tek bir cümleden dört buçuk dakika haber çıkaran yurdum gazetecileri, 30 yıldır ülkenin başına bela olan bu terörün sebepleri, kaynakları, sorumluları, çıkar sağlayanları hakkında bir dakika bile haber yapamıyor. Araştırmaktan korkuyor, araştırsa, belgelese, bulsa bu sefer yayınlamaya korkuyor. Ancak toplumu korkutmaktan, yıldırmaktan, birbirine kırdırmaktan zerre korkmuyor. Hatta umursamıyor.

Belirli yayınların durdurulması veya yönlendirilmesi konusunda yaptırımlar uygulanması belki bu işi derinden çözebilir; ancak terörizm ve medya arasındaki, terörist örgütlerin medyada yer aldığı oranda etkili olması/terör eylemlerinin medya kuruluşlarının reytingini arttırması kapsamındaki simbiyotik ilişki devam ettiği müddetçe bu yaptırımların havayı yumruklamaktan öteye gitmeyeceği kaçınılmazdır. 

Gelin son olarak şöyle tahmini bir haber bülteni hazırlayıp sunalım, bakalım haber başlıklarında neler var;

- Yurdun herhangi bir toprağında 5 şehit 10 yaralı var. 10 da terörist öldürdük. 
- Şehitler defnedildi. Aileler perişan
- Yetkililer açıklama yaptılar: Bıçak kemiğe dayandı (veya onun gibi bir şey).
- Bazı Sivil toplum örgütleri: Kürtaj hakkımızdır. (Doğru hakkınız, eylemde yapınız sonuna kadar  destekleriz; ama yemi yutmayınız)
- Ünlü sanatçı X. kaç günde hangi diyetle kaç kilo verdi. (Tercihen yaz tatili görüntüleri eşliğinde)
- Yurdun herhangi bir ilinde karısını 25 yerinden bıçaklayan adamın şok görüntüleri (Ha lütfen çocukları ekrandan uzak tutun uyarısı da verilir. Ne kadar düşünceliler)
- Yurt dışı seyahatindeki bakan, başbakan vs. yabancı ülke ile ilişkilerin geliştiğini açıkladı (Bir anlaşma mı imzalandı, bir taviz mi verildi, ilk haberlerin şokunu atlatmamışken arada kaynar bu haber)
- Bu Suriye yönetimi de savaş mı istiyor nedir? (Yönlendirilmiş ve kışkırtılmış haberler. Sen değil misin kendi topraklarında terörle mücadele eden, ee o zaman?)
- Ünlü sanatçı Y ve sevgilisi Z kavga ederken görüntülendi. (Reyting tavanda)
- Kanalımızda yayınlanan yarışmada dün şöyle ilginç bir olay oldu. (Artık hangi kanalın haber bülteni ise o kanalda yayınlanan bir yarışma programı, hadi bulamadılar o kanalda yayınlanan bir dizide ne olduğuna ilişkin bir haber)
- GDO’lu gıdalar aslında GBU’luymuş yiyin. Asıl KGO’lu gıdaları yemeyin (Bir uzman eşliğinde yapılan röportaj ve uzmanın görüşleri dışında kanıt, belge, deney filan hak getire açıklamalarla kafası güzel bilimsel haberler)
- Internet video paylaşım sitelerindeki şirin videolar (Aaa ne tatlı kediler, köpekler filan, hiç olumsuz bir haber izlemedik bugün) 


Yayınımız burada sona ermektedir. İyi uykular Türkiye!



21.06.2012